Ana içeriğe atla

Sartre - Varoluşçuluk ve Hümanizm



1.Biyografik notlar. Sartre (1905-1980) Varoluşçu felsefenin başlıca kişilerinden biri olmakla beraber bir öğretmen, bir romancı ve bir oyun yazarıydı. Đkinci Dünya Savaşı sırasında Fransız ordusunda görevliyken esir alındığı dönemde Alman felsefesi (özellikle Heidegger) çalıştı. Aynı zamanda partneri olan Varoluşçu Beauvoir ile bir siyasi yayın olan Les Temps Modernes'i kurdu ve idare etti. Russell gibi o da siyasi olarak faaldi ve üyesi olmamakla beraber Fransız Komünist Partisi'ne yakındı. Layık bulunduğu Nobel Ödülü'nü, ilişkilendirilmek istemediği bir burjuva nişanı olarak gördüğü için reddetti. 2.“Varoluşçuluk terimi ne anlama gelir?” Sartre makalesine tüm varoluşçuların ortaklığının “Varlığın özden önce geldiğini yahut tercihe göre, özneliğin çıkış noktası olması gerektiğini düşünmek” olduğunu söyleyerek başlar. (1220) Sartre, insan eserleri ve tabii nesneleri barındıran şeyler âlemi ile insanların dünyası arasında bir ayrım yapmak ister. Đlkine kendinde oluş, ikincisine kendi için oluş ismini verir. (Bu 'ontoloji' başlıca eseri Varlık ve Hiçlik'in temasını teşkil eder.) Şeyler hakkında ayırt edici olan, özün varlığı öncelemesi; insanlar hakkında ayırt edici olansa, varlığımızın özümüzü öncelemesidir. 3.Şeyler için öz ve varlık. Đnsan eserleri ve tabii nesnelerin varlıklarının özleri, kendilerini önceler ve yönetir. Sartre, özü, ele alınan nesnenin ne olması gerektiğini ve nasıl üretilmesi gerektiğini belirleyen bir taslak olarak düşünür. Đnsan Eserleri. Bir kâğıt bıçağının özü (i) zanaatkârın zihnindeki kavramdır, bu kavram (ii) belli bir işlevi belirtir – kâğıt kesme becerisi; (iii) kâğıt kesicinin üretimini nedensel olarak belirler ve iyi bir kâğıt kesici için kaideleri belirtir. Tabii nesneler. Aynı şey tabii nesneler için de geçerlidir fakat burada taslak herhangi birinin zihinde kavram olarak bulunması gerekmiyor. Bir meşe palamudu, bir şekilde meşe ağacının özünü barındırır: kâğıt kesici için olduğu gibi, o (i) bir meşe ağacının oluşması için şart olan işlevleri belirtir, (ii) yeterli yağmur ve su ile bir meşe ağacının gelişimini nedensel olarak belirler, (iii) meşe ağaçları için uygun kaideleri belirler. 4.Đnsanlar için öz ve varlık. Farklı olarak, insanlar için bir taslak, bir öz yoktur. Sartre bunu, insanlar için bir tasarısı olabilecek bir Tanrı'nın varlığını reddin bir sonucu olarak ele alır. Eğer Tanrı yoksa varlığı özünden önce gelen en az bir varlık olmalıdır, herhangi bir kavramla tarif edilmeden önce de var olan bir varlık ve... bu varlık insanoğludur... Đnsan var olur, ortaya çıkar, sahnede görünür ve bundan sonra kendini tarif eder... Ancak bundan sonra bir şey olacaktır ve ne olacağını kendisi belirlemiş olacaktır. (1220) Dünyaya önceden tayin edilmiş bir özle gelmediğimizi söylemek, (i) yerine getirmemiz gereken işlevleri belirtir yahut (ii) davranışımızı nedensel olarak belirler ve böylece belli bir şekilde davranmaya mecbur oluruz; (iii) ya da bize iyi bir insan olmanın kaidelerini sağlar. 5.Özgürlük. Özün eksikliği, insan özgürlüğünü kesin olarak teşkil eder. Sartre “özgür olmaya mahkûm” olduğumuzu söyler –mahkûm, çünkü varlığa gelmeyi biz istemedik; özgür, çünkü dünyaya fırlatıldıktan sonra yaptıklarımızdan biz sorumluyuzdur. Yardım alacak bir öz yahut taslağın yokluğunda, faaliyetlerimizle kendimizi icat etmeli, yaratmalıyız. 6.Izdırap. Özün yokluğu, bu özgürlük, bu “hiçlik” dehşet vericidir: Sartre bunu baş dönmesi hissiyle kıyaslar. Fakat ızdırap, özgürlüğümüze tek dürüst cevaptır. 7.Örnek. Sartre'ın evde kalıp annesine bakmak yahut Özgür Fransız Kuvvetleri'ne katılma arasında tercih yapması gereken öğrencisi. Nasıl karar vermelidir? Sartre, Kant'ın düşündüğü gibi a priori kurallar olsa bile, bunların belli bir hareket şeklini belirlemede çok muğlâk olacağını tartışır. Sartre öğrencisine özgür olduğunu, kendisinin karar vermesi gerektiğini söyler. 8.Sorumluluk. Eylemi seçmek, ne çeşit bir insan olunacağını seçmektir. Esas itibariyle ben, eylemlerim aracılığıyla kendimi yaratırım. Tercihlerde bulunurken, neyin değeri olduğuna karar veririm: tercihim, seçtiğim şeylere değer bahşeder –bir şeyi yapmaya değer olduğuna karar vermek, o şeyin yapılmaya değer olduğuna, değeri olduğuna karar vermektir. Bu yahut Sartre'a göre bu, o şeyin sadece sizin için değil, basitçe iyi olduğuna dair bir vaat barındırır - “herkes için iyi olmadıkça hiçbir şey bizim için iyi olamaz” (1221). 9.Tanrı'nın rolü. Sartre kendi Varoluşçuluk yorumunu Tanrı'nın yokluğu üzerine inşa eder: Fakat neden? Platon Euthyphron'da tanrıların varlığının ahlaki kaideler için bir fark yaratmayacağını tartışmıştı. Ortaya attığı soru şuydu: Đyi, tanrılar onu sevdiği için mi iyidir, yoksa tanrılar iyiyi iyi olduğu için mi severler? Đlk şıkkı ele alacak olursak, iyilik keyfi görünür –ya tanrılar başka bir şeyi, mesela yalan söylemeyi seviyor olsaydı? Đkinci şıkkı ele alacak olursak da, iyilik tanrılardan bağımsızdır –iyi, tanrılar onu sevse de sevmese de iyidir. Sartre aynı tercih ızdırabıyla yüzleşen Hıristiyan varoluşçulara değinir. Kierkegaard'ın Đbrahim hikâyesini alıntılar: Bir melek Đbrahim'e oğlunu kurban etmesini buyurdu; eğer gerçekten de Đbrahim'e gelip “Sen, Đbrahim, oğlunu kurban edeceksin” diyen bir melek olsaydı, her şey tamam olurdu. Fakat herkes evvela merak etmelidir, “Bu gerçekten bir melek mi, ben gerçekten Đbrahim miyim? Ne kanıtım var?” (1222) Sartre'ın söylemek istediği, özgürlüğün bir şeyi otorite olarak kabul etme tercihinde bile işin içine karıştığıdır –inançlarımızda bile özgürlük vardır. 

1.Kötü inanç. Nahoş olduğu aşikâr olan ızdıraptan, bu dehşet verici özgürlüğe sahip değilmiş gibi davranarak hepimiz kurtulmaya çalışırız. Sartre antolojimizin seçilmiş kısmında endişemizden nasıl kaçtığımızı anlatan parçalarda buna değinir (1221); ayrıca bakınız, Varlık ve Hiçlik, 1210-1211, 1213. Izdıraptan kötü inanç vasıtasıyla elimizden geldiğince kaçınmaya çalışırız. Kötü inanç, insanın kendini gerçekte olduğundan daha şey-benzeri olarak görmesiyle kendisine oynadığı bir oyundur: kendi-için-varlık'tan ziyade bir kendinde-varlık'mışsınız, bir özünüz varmış, bir şey hakkında tercihiniz yokmuş, yaptıklarınızı belirleyen, yönlendiren bir şey varmış gibi. 2.Kötü inanç paradoksaldır. Bu paradoksal nitelikli bir sahtekârlıktır. Paradoksun bir yönü, seçemediğinize inanmayı seçmenizi barındırmasıdır. Dahası, bir şekilde kendine yalan söylemeyi içermekle, bir şeyin bilgisizliğini ve bilgisini aynı anda aynı faile yakıştırmayı da barındırır. Aldatılan olmak yetimde benden saklanan hakikati aldatıcı olmak yetimde bilmeliyim. (1210) Sartre ellerini açar: “Bu durumda utancımız aşırı görünür, çünkü kötü inancı ne reddedebiliriz, ne de kavrayabiliriz”. 2.Örnek: kadın ve onun eli (1210-11) 3.Bir başka örnek: Garson rolü yapan garson (1213) 4.Varoluşçu bir nosyon olarak bilinçli tecrübe. Varoluşçu iki sloganı hatırlayın. Varlık özü öncelemekle kalmaz aynı zamanda `öznellik` varoluşçuluğun çıkış noktasıdır. Öznellik nedir? Sartre'ın öznellik tanımının bir kısmı sadece önceden tartıştığımız özgürlüğü değil aynı zamanda diğer şeyleri ve diğer insanları da içerir. Bilinçlilik tümüyle yönelimseldir: farkındalığın dışındaki diğer şeylerin farkındalığı olmadan farkındalıktan bahsedilemez, diğer bir deyişle Öteki yoksa Ben de yoktur. Dahası, farkındalık nesneleri arasında diğer insanları ama sadece şapka ve palto giyenler olarak değil (Meditasyonlar II, Descartes), özneler olarak barındırır. Sartre için Bakış –bir anahtar deliğinden bakarken, birinin de size bakmakta olduğunu farkettiğinizde hissettiğiniz utanç deneyimi- deneyimin yapısında en az Hume'un izlenimlerinin renk yamaları veya Russell'ın duyu verileri kadar merkezi bir roldedir. 5.Varoluşçuluk hakkında sorular. Đnsan doğası yoktur demek ne kadar makuldür? Aristoteles’in nasıl ki bir flüt çalıcısının ne kadar işlevi varsa, insanın da benzer biçimde bir işlevi olduğu ve bu işlevin yerine getirilmesi ile bizim gelişmemizin ve mutluluğumuzun bir arada olduğu iddiasını hatırlayın. Sartre, Aristoteles’i çürütmüş sayılabilir mi? 6.Varoluşçuluk hakkında sorular. Bir varoluşçu etikten bahsedilebilir mi? Her ne kadar bizi yönlendirecek nesnel normların olmadığını iddia etse de, Sartre, varoluşçuluğun belirli bir biçimde insanlığın değerini olumladığını düşünür, varoluşçuluk `hümanizm`dir; kendi özgürlüğümüzün farkındalığı, bizi herkesin özgürlüğünü olumlamaya götüreceğini düşünür. Dahası dürüstlüğün değerini teslim eder: Sartre'a göre, kötü inanç sadece psikolojik bir olgu değil, ahlaki bir eksikliktir. Sartre'ın nesnel normların olmadığını ve kötü inancın yanlış olduğunu söylemeye hakkı var mı? 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PSİKOLOJİYE GİRİŞ

PSİKOLOJİYE GİRİŞ ÜNİTE 01 psikoloji davranışın ve zihinsel süreçlerin bilimsel olarak çalışılmasıdır İlk psikoloji Laboratuarı : 1879 da Almanya’da Leipzing Üniversitesinde Wilhelm WUNT psikolojinin tarihi : İlk psikoloji Laboratuarı : 1879 da Almanya’da Leipzing Üniversitesinde Wilhelm WUNT tarafından açılmıştır. bununla psikoloji başlar.daha öncede psikolojik araştırmalar yapılıyordu ama modern anlamda bir labaratuvar açtı wunt. ve psikolojiyi bilimsel bir disiplin olarak tanımladığı o zamana kadarki yapılan araştırmalarıda kapsayan ilk ders kitabı yazdı . psikolojik yaklaşımlar : yapısalcı yaklaşım-işlevselci yaklaşım-gestaltçı yaklaşım-davranışcı yaklaşım-psikodinamik yaklaşım-bilişsel yaklaşım-insancıl yaklaşım

ZİHİN-BEDEN PROBLEMİ

GİRİŞ Zihin felsefesi, şuurla ilgili konular, fiziksel ölümden sonraki hayat, iradenin özgürlüğü, zihinsel hastalıklar, zihnin davranışta rolü, duygular (kızgın olmak, aşık ya da mutlu olmak nedir?) ve bunlar gibi birçok çözülmez sorunla ilgilenen bir daldır. Zihin kavramı ile ilgili temel sorunlar özellikle zihin-beden sorunu ile başka zihinler sorunudur. Bu ikisi zihin felsefesinin en temel problemleri olarak görülmektedir. Hatta Searle’e göre son elli yıldır, zihin felsefesinin temel tartışma konusu zihin-beden sorunudur. Öyle ki, filozoflar çoğu zaman başka şeylerden bahsediyor gibi görünürler fakat asıl amaçları zihin-beden sorunu hakkında görüşlerini bildirmektir. 1 Bu çalışmada 50’li yıllardan itibaren dil felsefesi alanında, 80’li yıllardan itibaren de zihin felsefesi alanında geniş ve derin etkileri olan eserler veren çağdaş düşünür John Searle ile birlikte, modern felsefenin kurucusu kabul edilen René Descartes, On yedinci yüzyıl filozofları olan Leibniz ve Spin

Franz KAFKA – Dönüşüm Üzerine

Franz Kafka , (d. 3 Temmuz 1883 – ö. 3 Haziran 1924) modern dünya edebiyatının ikonik ve özgün yazarlarından biridir. Temmuz 1883’te Prag’da ufak moda eşyalar satan bir dükkan işleten Hermann ve Julie Kafka’nın 6 çocuğunun ilki olarak dünyaya gelmiştir. İki erkek kardeşi daha bebekken ölmüştür. Üç kız kardeşi de kendinden uzun yaşamıştır. Hukuk okumuş, boş zamanlarında yazmaya başlamıştır. Yazıları, ilk olarak Betrachtung, 1912 yılından itibaren yayımlanmaya başlamıştır. Kafka’nın duygusal deneyimleri ve ailesiyle olan ilişkileri eserlerinde özellikle günlük ve mektuplarında ifade bulmuştur. Babaya Mektup’ta (Almanca: Brief an den Vater) Kafka’nın bakış açısından babasıyla olan ilişkisi gözükmektedir. Hayatta olduğu süre içerisinde 7 kitap yazmıştır. Bunların yanında 3 tamamlanmamış roman ve birçok mektup ve günlük bırakmıştır gerisinde. Kafka yakın arkadaşı Max Brod’dan öldüğünde tüm bu eserlerini yakmasını istemiştir. Max Brod’un Kafka’nın bu isteğini yerine getirmemesi sayesin