Ana içeriğe atla

Pascal’ın İddialı Bahsi ( Pascal’s Wager )


I. Gözden Geçirme Tanrı Var mı? Rasyonel Teizm : (Anselm): Tanrının var olduğunu, ontolojik argüman ile kanıtlayabiliriz: İrrasyonel Teizm: Akla-Düşünceye rağmen (Tanrıya) inanmak. Arasyonel Teizm : Tanrının var olduğunu kanıtlayamayız, ikna edici/kuvvetli deliller bulunmamaktadır; ancak, Tanrıya inanmak için, pragmatik nedenler temin edebiliriz. II. Çeşitli Nedenler Tanrının var olduğu üzerinde düşünürken, yanlış yönlendirilmiş bir şekilde şu veya bu yönde yol katediyoruz diye düşünmüş olabilirsiniz. En yüksek bir varlığın mevcut olduğuna, kuvvetli argümanlarla bu sonuca zorlandıkları için, az sayıda insan inanmaktadır. Pek çok kimse için, Tanrı’ya inanmak, dinî davranışın parçası olarak, sonunda aldatılmayacağınıza güvenerek, kendinizi riske atmaktır. Her hâl ve şartta,Pascal’ın görüşü şu: “Kim Hristiyanları inançları için rasyonel nedenler verememekle kınayacaktır? Onlar gibi bir dini yerine getirenler mi, dinleri için, rasyonel nedenler veremiyorlar? İspat etmeye kalkışmanın, basiret ve sağduyudan yoksunluk olduğunu söylüyorlar, ve sonra siz, ispat etmiyorlar diye şikâyet ediyorsunuz. (Asıl) Eğer ispat etselerdi, o zaman sözlerini tutmamış olacaklardı)” (RR 115) Demek oluyor ki, ispat ve delil arayan yaklaşımın tamamı, tartışmalı şekilde konunun dışında kalıyor. Böylece, önümüzdeki konu, neyin doğru olduğu veya muhtemelen doğru olmadığı hakkında nazarî bir soru değil; Tanrı delil tarafından desteklenmediğinden, Tanrı’yı kabûl edecek miyiz? yoksa, etmeyecek miyiz? gibi, ancak, teorik değil de, pratik bir problem ise, o takdirde, tamamen farklı bir şekilde yaklaşımda bulunmamız gerekir. Muhtemelen, neyin doğru olabileceğini meydana çıkarmak (bulmak) için, delil ararız. Muhtemel hangi iki eylemde bulunmak gerektiğini bulmak için, hangi eylem daha büyük yarar sağlayacak? diye sorarız.Bu düşünüş tarzı içinde devam etmek için, ilk derste yapılan ayrımı daha da karmaşık hale getirmemiz lâzım. Hatırlarsanız: harekete-geçiren-nedenler (motivating reasons) ile, haklı-kılan-nedenler (justifying reasons) arasında bir ayrım yapmıştık. “Harekete-geçiren” nedenleri, “haklı- kılan” nedenlerden ayırmak istedim, çünkü, ( bizim), birşeye inanmamıza neyin sebep olduğu üzerinde değil, (örneğin, birşeye inanmama başıma vurulan bir darbe bile sebep olabilir!) aksine, dikkatimizi, inanmak için bir kimsenin temelleri, yani, tartışma konusu “bir iddiayı haklı kılar görünen nedenler” üzerinde toplamamızı istedim. Normal olarak, birşeye inanmalı mı, konusunu düşündüğümüz zaman, önem kazanan husus, o konu ile ilgili sahip olduğumuz delil ve doğruluk ihtimalidir. Fakat bir şeye inanmaya başlamak, pratik açıdan, haklı olabilen, veya olmayabilen, bir fiil olarak da düşünülebilir. Bu ise, haklı kılan sebepler arasında daha fazla ayrım yapılmasını gerektirebilir / telkîn edebilir: * delilsel sebepler (iddia konusunun doğruluğuna delil veren sebeplerdir); * pratik sebepler (inanç bir çeşit eylem olarak ele alındığı zaman, eylem için ve inanç için olan sebeplerdir). Örneğin, “vejeterianizm”i, et yemenin yanlış olduğu inanç olarak kabûl edin. Aksi: Vejetarianizmi kabûl ediyorum, çünkü, gelişme çağında bir genç olarak babama isyan etmem/baş kaldırmam için bir yol (harekete geçiren/doğuran sebep) Vejetarianizmi kabûl ediyorum, çünkü, hayvanlara gereksiz acı, ızdırap vermek yanlıştır ve et yemek, onlara acı ve iztirap veriyor. (delilsel sebep) Vejetarianizmi kabûl ediyorum, çünkü, sağlıklı kalmama yarıyor (pratik sebep) Sırf daha iyi anlamak için, örneğin, “belirsiz şartlar karşısında” bir karar vermeniz/ (almanız) gerekiyor: sorunun, yağmur yağma ihtimalinin % 50 olduğu bir günde, şemsiye alıp almamak olduğunu düşünün. Almanın değeri, şemsiyeyi bırakmanınki ile ters ve yağmurun yağıp yağmamasına bağlı olduğundan mümkün her ihtimali içeren senaryoların listesini yaparak ve bunların herbirinin bizim için ne yarar sağlayacağını saptayarak işe başlayabiliriz. Dört olanak var: alıyoruz,yağıyor; alıyoruz,yağmıyor; almıyoruz, yağıyor ; almıyoruz, yağmıyor. Nasıl karar vermeliyiz? İşte bir öneri : Pratik Rasyonellik Prensibi : Yapılacak pratik rasyonel şey, beklenen değer (x) in en yüksek olacağı değer, yani (x) = x’in sebep olacağı, bireysel ihtimallere göre hesaplanan mümkün muhtemel sonuçların toplamıdır. Yağma ihtimalinin %50 olduğu bir günde, derse bir şemsiye ile gelmeli miyim? İhtimaler : .50 .50 muhtemel şartlar Yağıyor yağmıyor beklenen değer Tercihler: Şemsiye ALIN 10 - 4 - 3 Şemsiye ALMAYIN - 20 2 - 9 KANITSAL ( AL ) = (yağarsa) almanın değeri x yağma ihtimali + (yağmazsa) almamanın değeri x yağmama ihtimali = 10 x 0.50 + - 4 x 0.50 = 3 KANITSAL ( Şemsiyeyi BIRAK ) = bırakmanın değeri (yağarsa) x yağma ihtimali + almamanın değeri yağmazsa x yağmama ihtimali = -20 x 0 .50 + 2 x 0 .50 = -9 Bu, şemsiyeyi almanızı söylüyor. Ancak, eğer yağmur yağma ihtimali, (veya muhtemel neticelere ayırdığınız değerler) farklıysa, farklı sonuç elde edebilirsiniz. Örneğin, yağmur yağma ihtimali sadece %10 ise : KANITSAL ( AL ) = 1 + -3.6 = -2.6 KANITSAL ( BIRAK ) = -2 + 1.8 = -2 olur III . Bahisleşme Şimdi, bu prosedürü, teizm’e uyguladığımızı farzedelim. Tanrı’nın var olma olasılıkları üzerinde, mümkün olduğu kadar tarafsız kalarak başlayalım. Eğer, her iki yönde de elimizde delil yok ise, Tanrı’nın mevcut olma ihtimalinin % 50 olduğunu düşünün. Tanrı’nın olduğunu varsayarsak, inananlar, Tanrılarıyla cennette birleşmekten, kavuşmaktan ötürü, ebedi neş’e ve mutluluk ile ödüllendiriliyorlar. Ebedi takdis sonsuz değer taşıdığından, ilk sütuna ∞ işareti koyuyoruz. İnanmıyanlar, öyle var sayıyoruz, sonsuz eziyet ve iskence ile cezalandırılıyorlar, bir yerde devamlı ağlıyor, pişmanlıktan döğünüyor, dişlerini gıcırdatıyorlar! Bu sonsuz süre devam edecek korkunç birşey, onun için, ikinci sutuna, işaret olarak sonsuzu, eksi işareti ile - ∞ koyuyoruz. Bir de, ya Tanrı yoksa, diye düşünelim. Ya Tanrı yoksa? O takdirde, inanan, belli bir hayat tarzını takip etmiş olduğundan ötürü, bir rahatsızlık/uygunsuzluk duyacak, acı çekecek; inanmayan ise, aynı derecede zevk duyacak, varsayalım. Böylece, şunları düşünebiliriz : ihtimaller .50 . 50 muhtemel şartlar Tanrı var Tanrı yok ümit edilen değer = tercihler İNANIYOR ∞ -20 ∞ İNANMIYOR - ∞ 20 - ∞ KANITSAL(İNANIYOR) = Tanrı var’a inan.değeri x Tanrı var’ın prob+Tan.yok’a inanma.değ xTanrı yok’un prob.Tanrı yok’unsağladığı değer = ∞ x .5 + -20 x .5 = ∞ (artı sonsuz) KANITSAL(İNANMIYOR) = inanmama.değeri.eğer Tanrı varsa x Tanrı varın prob.Tanrı var + Tanrı yoksa.inan mamanın değ. X Tan.yokun prob. = - ∞ x .5o + 20 x .50 = - ∞ (eksi sonsuz) Göründüğüne göre, inanma lehine, bâriz, gerçekten, sonsuz genişlik var! Öyle ise,yapmamız gereken o, Özetlersek : 1. Tanrı’ya inanma nazarî bir karar değil, pratik bir karar: hayatımı nasıl yaşamalıyım? 2. Yapılması gereken en yüksek yararlılıklı Pratik rasyonel şeydir.(Pratik Rasyonellik Prensibi ). 3. Teizm’ in beklenilen değeri, Ateizm’ in beklenilen değerinden yüksektir. 4. Bunlardan dolayı, Tanrı’ya inanmalıyım. IV. İtirazlar A. “Küçük” Itirazlar : i. İnanç, bizim kontrolumuz altında değil. Birşeye inanmayı veya inanmamayı biz seçmiyoruz. ii. İddialaşma, alay ve eğlence, Tanrı, inancı bunlara dayanan bir Teist’i ödüllendirmeyecektir. iii. Tanrı ihtimali, %50 den az olduğu durum. iv Eğer bir kimse (inancı için) bahse dayalı bir seçimle, Tanrı olmadığını kabul eder ise, hayatı, bir yalana dayanacaktır. B. “Büyük” İtirazlar : Pekçok Tanrı Problemi Pascal’ı takip ederek, buraya kadar, çok spesifik, somut bir Tanrı’yı, erkek veya dişi deyin, Abraham’ın / Hz.İbrahim’ in, yani, pek çok kişinin tartışacağı, Hristiyanlara, Judaistlere ve İslam’a has, Tanrı’yı varsaydık. Ama, Hinduizm’in tanrıları, polyteistik çok-tanrılı diğer dinler ne olacak? Aynı şekilde, o nedenle, mümkün ama hiç bir din tarafından tapılmayan-(worshipped) tanrılar ne olacak? Bir ZıdTanrı, (Anti/God), tıpkı Abraham’ın Tanrısı gibi, ancak, “mutlak” anlamda, kötü “bir varlık, oluşum, mevcudiyet”Xneden olmasın? Bir Kıskanç Tanrı, O’na inanırsanız sizi mükâfatlandıracak, ancak, İbrahim’in Tanrısı’na inanmanız halinde sizin için sonsuz korkunç bir âkıbet depo eden bir Tanrı X neden olmasın? Ya da, bir Utangaç Tanrı, size, kendisine veya hiçbir tanrıya inanmamanız şartıyla, sonsuz bir hayat veren, aksine inanırsanız, size sonsuz terör yağmurları yağdıran bir Tanrı, neden olmasın? Buradaki sorun, Pascal’ın bu düşünme tarzı devam ettiği sürece, bu diğer Tanrılardan pek çoğuna inanmak için, (veya, Kıskanç ve Utangaç Tanrılar örneklerinde inanmamak için) Abraham’ın Tanrısına inanmak için olduğu kadar sağlam ve iyi görüşlere sahip olduğumuz (gibi) bir intiba hasıl olacaktır. Ancak bu Tanrıların hepsine derhal inanmak, pratik veya teorik bir anlam ifade etmiyor. Pratik hiç anlam ifade etmiyor, çünkü, bu tanrılardan bazıları, eğer diğerlerine inanırsanız, üzerinize sonsuz mahkûmiyet yağmurları yağdıracaklar. ‘Teorik’ bir anlam da, ifade etmiyor, çünkü, bazı Tanrılar, fiilen biribirlerini nakzediyorlar. Hristiyan Tanrı, tanımından ötürü, başka diğer herhangi şeyden daha büyük’tür. Böylece, AntiTanrı ile bir arada mevcut olamaz. Bu, bütün Tanrılara inanç, yani, “yağmurun yağdığına, ve yağmadığına”, aynı zamanda inanmak, gibi, bir inanç oluyor: kelime karşıtı ile (somut olarak ) gerçek bir tezat. Bu durumda, bir kimse inanmak için, hangi Tanrı’yı, nasıl seçecek ? (nasıl seçebilecek?) i. Birinci Yanıt : Her Tanrı aynı derecede mümkün değildir. Tabiatiyle, hiçbirinin saf dışı (edilmediği), edilmesi mümkün olmadığı kabûl edildiğinde, Tanrı’lar, inanılmak için eşit şanslara sahip değillerdir. Pascal’ın düşün düğünün aksine, bu konularda, en azından belli (bir ölçüde) delile sahibiz. Bunlar, bir kısım çeşitli kutsal kitaplardır (Torah/Tevrat, İncil, Kur’an gibi); bunların sayesinde, kısmen de olsa, bazı şeyleri kontrol edebiliriz. Ayrıca, bir dinin inananları cez-betmesi ve kendisine bağlananları binlerce yıl muhafaza etmiş olması, elbette,o dinin lehine bir işarettir(puan’dır). Bunun nasıl olduğunun bir izahı, o dinin Tanrı’sının yardımı denebilir. Böylece, öneri, bu Tanrı’ların herhangi biri için kendisine inanılmaktan beklenilen sonuç, aynı (infinity) (ebediyet) olup, “Tanrıya inanma”, amprik delilin mümkün kıldığı bir şeydir. Problem : Amprik delilin burada belli rol oynadığını kabul etmiş olsak da, şüphesiz, tek unique bir Tanrı’yı hedef almaz. Büyük dinlerin Tanrıları arasından nasıl seçmeli? Hepsinin ‘aynı’ oldukları, kolaylıkla söylenemez.Biran için öyle imişler gibi kabul etsek de, bu dinlerce beklenen ‘davranış’, çok büyük şekilde farklıdır. Nasıl karar vereceğiz, örneğin, çocuklarımızı, Tevrat’ın kanunlarına, “mitzvah”a mı vereceğiz? Yoksa daha ziyade,Teyid’e(*)1 mi? Ayrıca, Abraham’ın Tanrısına inanmakla, beni cehenneme gönderecek bir başka Tanrı’nın, az da olsa, gazabını kazanma riskim yok mu? ii. Ikinci Yanıt : En basit hipotezi seçin Eldeki bilgiler tek bir cevabı göstermiyorsa, rasyonel, en akılcıl yaklaşım nedir? Bilim adamları, bize, elimizde mevcut olanlar arasından “en basit” hipotezi seçmemiz gerektiğini söylüyorlar. Burada, OOG (yani EBEGEİ) Tanrı, veya, Anselm tarafından o Tanrı’nın daha geliştirilmiş versiyonu, diğerlerine nazaran gerçek bir avantaja sahip oluyor. Anselm’e göre Tanrı, özü itibariyle, “mutlak kusursuz bir olgu, bir varlık”. Diğer tüm şeyler, EBEGEİ Tanrı’dan mevcut, onun mutlak kusursuzluğundan, O’nu takip eden şeylerden ibaret. Problem : OOG-EBEGEİ hakkındaki her şeyin, O’nun mutlak kusursuzluğunu takip ettiği fikri, şüpheli (bir husus). Kusursuzluk/mükemmellik, Tanrı’nın zamanın içinde mi dışında mı olduğunu, bize söylüyor mu? Çok daha önemlisi, kusursuzluk, Tanrı’nın kendisine ne şekilde tapılmasını istediğini bize söylüyor mu? Uzun süreli yarar temin edecek en iyi kararı alabilmemiz için, bilmemiz gereken bu çeşit şeyler. (*) Hristiyanlıkta bir çocuğun, doğumdan itibaren dinle irtibatını temin eden, 3 kilise ritüelinden 3.cüsü: 1)Vaftiz;2) Communion,”Birlesme” 3) Cresimo,“Teyid.” Genellikle, 13-14 yaşında yapılan, kişinin hristiyanlığını tescil eden son tören. C. GERÇEK ÇOK TANRIL AR PROBLEMİ Tüm bunlar, herşeye rağmen, gerçek problemle kıyaslandığında, nispeten küçük problemlerdir. Herşeyden önce, rasyonel kişinin, görevini, “beklenen en yüksek değer” ölçüsünde yapması gerektiği hususunda anlaşalım. Şimdiye kadar, pek çok Tanrı hipotezinin ‘sonsuz’ beklenen-değer içerdiğini gördük; mesele, aralarından nasıl seçeceğiz? Buna karşılık Tanrı-Yok hipotezi de, sonsuz beklenen değere sahip. Tekrar bakarsak, aşağıdaki tablo üzerinde, bu daha iyi görülüyor: İhtimaller : .50 .50 muhtemel şartlar: Tanrı var Tanrı Yok seçenekler: İNANIYOR sonsuz -20 İNANMIYOR eksi sonsuz 20 Ancak, bir kere alternatif Tanrılar huninin içine atıldı mı, sağ sütundaki rakamlar, en azından, sorgulanabilir hale gelir. Açıkca görüyor musunuz? Eğer inanıyorsanız, ve Tanrı yoksa, sadece 20 kaybetmeniz mümkün mü? Çünkü, unutmayın, muhtelif ihtimaller nedeniyle böyle bir durum olabilir, Abraham’ın Tanrısı yok olabilir. Bir yol, hiç Tanrı olmaz; diğer bir yol, Abraham’ın Tanrısı’na zıd, “Anti-Abraham – Tanrı” mevcut olabilir, ve sizi, eğer Abraham’ın Tanrısı’na inanırsanız ebedî cehennemine atar. Şüphesiz, böyle bir durum, -20(!) den daha kötüdür. Bu sebeple, yeni bir tabloya ihtiyacımız var: (GA=God of Abraham, Abraham’ın Tanrısı; AG=Anti-Abrahamın Tanrısı olsun) Ihtimaller ? ? : .50 .10 .40 muhtemel sartlar : GA var AG var Hiç Tanrı yok seçenekler:İNANIYOR GA snsz snsz -20 İNANMIYOR GA eksi snsz snsz 20 Gördüğünüz üzere, sıfır olmayan hangi ihtimali verirseniz verin, inanmak, artık inanmamak üzerinde bir avantaja sahip değildir. Abraham’ın Tanrısı yüzde 50 yani .50 ihtimale sahip olsun, buTanrı’ya karşı, Zıd-Tanrı, ya da Anti-Tanrı, (Abraham’in Tanrısı’nın aksi, karşıtı oluyor) yüzde 10 ihtimale sahip oluyor. Hiçbir-Tanrı- Yok ihtimali de %40 oluyor. Bu halde, inanmanın-ümit-edilen-değeri: KANITSAL (GA’ya İNANIYOR) =snsz x .50 + eksi snsz x .10 + eksi .20 x 40 = snsz + eksi snsz + eksi 8 İnanmamanın-beklenilen-değeri de : KANITSAL (GA‟ya İNANMIYOR) = eksi snsz x .50 + snsz x .10 +20 x .40 = snsz + eksi snsz + arti 8 Burada en önde gelen ilk problem, sonucu matematiksel olarak hesaplayacak iyi tanımlanmış bir yol olmaması; çünkü, sonsuz değerlerin artı olarak ilâve edilmelerinin mümkün olmasına karşın, aynı değerlerin çıkarma işlemi yapılması için, (çok) iyi tanımlanmış bir aritmetik yol yok. Bundan çıkarılacak sonuç: kanıtın sonsuz çerçevede (telâfi ettiği), “beklenilen–değer”, kriteri yanlış yönlendiricidir. Ancak, bu endişeyi köşeli parantez olarak aldığımızı farzedin. Bu takdirde, beklenilen değer hesabının, GA’ya inanmama halinde dini kuralları takip etmeme ve uygulamamanın bedelini ödemeniz gerekmediğinden, elbette, sadece GA’ya inanmamayı göstermek lehine hareket ettiği görülecektir. Böylece,GA’ya inanmanın avantajı, tamamen ortadan kalkmış olmaktadır. Bu sonuçla, alternatif olarak, “hiçbir Tanrı Yoktur”, görüşünün desteklenmiş olduğu da, ileri sürülebilir; etraftaki bu sonsuz rakamlarla, sabit değerler ihmal edilebilir, böylece, her iki halde de, ‘aynı’ sonucu elde ediyoruz. Ancak, her hâlde, Abraham’ın Tanrı’sına inancın, bahse tutuşma yaklaşımı çerçevesinde garanti altında olduğunun bir temeli yoktur; yani, böyle bir iddiada bulunmak, bir temelden yoksundur

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ZİHİN-BEDEN PROBLEMİ

GİRİŞ Zihin felsefesi, şuurla ilgili konular, fiziksel ölümden sonraki hayat, iradenin özgürlüğü, zihinsel hastalıklar, zihnin davranışta rolü, duygular (kızgın olmak, aşık ya da mutlu olmak nedir?) ve bunlar gibi birçok çözülmez sorunla ilgilenen bir daldır. Zihin kavramı ile ilgili temel sorunlar özellikle zihin-beden sorunu ile başka zihinler sorunudur. Bu ikisi zihin felsefesinin en temel problemleri olarak görülmektedir. Hatta Searle’e göre son elli yıldır, zihin felsefesinin temel tartışma konusu zihin-beden sorunudur. Öyle ki, filozoflar çoğu zaman başka şeylerden bahsediyor gibi görünürler fakat asıl amaçları zihin-beden sorunu hakkında görüşlerini bildirmektir. 1 Bu çalışmada 50’li yıllardan itibaren dil felsefesi alanında, 80’li yıllardan itibaren de zihin felsefesi alanında geniş ve derin etkileri olan eserler veren çağdaş düşünür John Searle ile birlikte, modern felsefenin kurucusu kabul edilen René Descartes, On yedinci yüzyıl filozofları olan Leibniz ve Spin

PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK

PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK NEDİR ? Hızla değişen dünyamızda, meydana gelen bilimsel ve teknolojik yenilikler, toplumsal yaşamı da daha karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir. Bunun sonucunda, yeni neslin en iyi yetiştirilmesi, yeteneklerinin israf edilmemesi, hızla değişen dünyaya ve karmaşık toplum yapısına uyumunun en iyi şekilde sağlanması zorunlu hale gelmiştir. Bunun sonucunda PDR hizmetlerinin önemi kavranmış ve tüm dünyada yayılma hızını artırmıştır. Rehberlik öğrenci kişilik hizmetleri bünyesinde düşünülen ve bireyin, yaşamının çeşitli aşamalarında, gelişimine ve uyumuna etki eden faktörlerin bilinmesi ve onun yerinde kararlar veren dengeli bir kişi olması amacını güden hizmetler bütünüdür. Rehberlik kavram ve bir hizmet olarak bireyin gelişimine, bugünkü ve gelecekteki toplumun uyumuna yönelmiştir.

PSİKOLOJİYE GİRİŞ

PSİKOLOJİYE GİRİŞ ÜNİTE 01 psikoloji davranışın ve zihinsel süreçlerin bilimsel olarak çalışılmasıdır İlk psikoloji Laboratuarı : 1879 da Almanya’da Leipzing Üniversitesinde Wilhelm WUNT psikolojinin tarihi : İlk psikoloji Laboratuarı : 1879 da Almanya’da Leipzing Üniversitesinde Wilhelm WUNT tarafından açılmıştır. bununla psikoloji başlar.daha öncede psikolojik araştırmalar yapılıyordu ama modern anlamda bir labaratuvar açtı wunt. ve psikolojiyi bilimsel bir disiplin olarak tanımladığı o zamana kadarki yapılan araştırmalarıda kapsayan ilk ders kitabı yazdı . psikolojik yaklaşımlar : yapısalcı yaklaşım-işlevselci yaklaşım-gestaltçı yaklaşım-davranışcı yaklaşım-psikodinamik yaklaşım-bilişsel yaklaşım-insancıl yaklaşım