Ana içeriğe atla

METAFİZİK // Aristoteles



METAFİZİK // Aristoteles


Felsefe tarihinin en büyük filozoflarından biri Aristoteles ise, Aristoteles'in de tartışmasızMetafizik'tir. Bir sonraki bölümde ayrıntılı olarak sergileneceği üzere bu esere şimdiye kadar içlerinde Fârâbî, İbni Rüşt, St. Thomas, Albertus Magnus gibi birinci sınıf filozoflar da dahil olmak üzere sayısız düşünür ve yazarlar tarafından küçüklü büyüklü sayısız şerh, haşiye, açıklama yazılmış ve üzerinde en büyük sayıda araştırma ve inceleme yapılmıştır.
en önemli ve tarih boyunca gerek Batı Hıristiyan, gerekse Doğu İslâm düşüncesi üzerinde en geniş kapsamlı etkide bulunmuş eserlerinden biri
Esas itibariyle Aristoteles'in varlık öğretisi (ontoloji) ve tanrıbilimi (teoloji) içeren bu eser, ayrıca bize onu kuvve-fiil öğretisi, dört neden kuramı, bilimler sınıflaması, bilim anlayışı vb. gibi çeşitli konular hakkındaki görüşlerini sergilemektedir. Bunun dışında onda Aristoteles'in Platon'un idealar kuramının son derece geniş ve ayrıntılı bir eleştirisini, yine Platon'un hayatının son döneminde sergilediği ve öğrencileri –özellikle Speusippos ve Ksenokrates– tarafından savunulduğu şekliyle son öğretisi, yani ideaları sayılar olarak göz önüne almaya doğru giden ve bir metamatematik olarak değerlendirilmesi uygun olan öğretisi hakkında da emsalsiz değerde bilgilerle karşılaşmaktayız.
Nihayet başka kitaplarında da karşılaştığımız bir usule uygun olarak Aristoteles'in Metafizik'in başında, A kitabında kendisinden önce gelen filozofların dört nedene ilişkin araştırmaları hakkında verdiği tarihsel bilgiler, onun Yunan felsefesi tarihi ile ilgili olarak da son derece önemli birinci dereceden bir kaynak özelliğine sahip olmasını doğurmaktadır.
Aristoteles, bizim ait olduğumuz Doğu İslâm dünyasında en iyi bilinen ve hakkında en çok konuşulan ve yazılan filozoflardan birisi, belki de birincisidir. Orta Çağ İslâm dünyasının, özellikle felsefi düşünce dünyasının kendisinden en çok beslediği bir filozof olduğuna ise hiç kuşku yoktur. Orta Çağ'da müslümanlar Aristoteles'i "İlk Muallim" adıyla adlandırmış ve Fârâbi'yi, bu nitelendirmeden ve şereflendirmeden mülhem olarak "İkinci Muallim" diye çağırmışlardır. Bir diğer büyük İslâm filozofu, Orta Çağ Batı Hıristiyan dünyası üzerinde en fazla etkide bulunmuş olan İbni Rüşt ise en büyük bir Aristoteles yorumcusu olarak ün kazanmıştır. İslam filozoflarına karşı en şiddetli saldırıyı yönetmiş olan Gazali'nin de "filozof" deyince aklına hemen Aristoteles"in gelmesi, onun İslâm dünyasındaki etkisini büyüklüğü ve genişliği hakkında önemli bir ipucu olarak değerlendirilebilir.
Bu büyük önemi ve etkisine uygun olarak Aristoteles'in hemen hemen bütün eserleri IX. yüzyıldan itibaren önce Süryaniceden, sonra dorudan Yunanca'dan Arapça'ya çevrilmiş, bu arada başta Metafizik olmak üzere bu eserler üzerinde, yukarda da işaret ettiğimiz gibi, sayısız şerhler, yorumlar, açıklamalar yapılmıştır.
Buna karşılık çağdaş Türk felsefi literatüründe Aristoteles'in ve eserlerinin layık olduğu ilgiyi gördüklerini söylememiz mümkün değildir. Bir diğer ünlü Yunan filozofu olan Platon'un hemen hemen bütün eserlerinin, hem de bazıları birden fazla olmak üzere Türkçe'ye çevrilmesine karşılık Aristoteles'in eserlerinin Türkçe'ye çevrilmesine karşılık Aristoteles'in eserlerinin Türkçe'ye kazandırılması işinin aynı ilgiyi gördüğünü söyleyememekteyiz. 1980'lere gelinceye kadar Aristoteles'in eserleriyle ilgili olarak elimizde sadece şunlar bulunmakta idi: Organon'un, yani Aristoteles'in mantıkla ilgili kitaplarının, Hamdi Ragıp Atademir tarafından yapılmış son derece yetersiz, hatta yer yer tamamen yanlış bir çevirisi (Organon I-V, İstanbul, 1951-1965), Atinalıların Devleti'nin Suat Yakup Baydar tarafından yapılmış olan çevirisi (Ankara, 1943); İsmail Tunalı tarafından yapılmış olan Poetika'nın (İstanbul, 1963), Mete Tuncay tarafından yapılmış olan Politika'nın (İstanbul, 1975) çevirileri. Bunlara 1980'lerden sonraNikomakhos'a Etik'in ilk beş kitabının Saffet Babür tarafından yapılmış çevirisi (Ankara, 1988), Aristoteles'in fiziğine dair eserlerinden Oluş ve Bozuluş'un Celal Gürbüz tarafından yapılan çevirisi (İstanbul 1990), yine Celal Gürbüz tarafından yapılan Ruh Üzerine'nin çevirisi (Anima, Ruh Üzerine, Cilt I-II, İstanbul, 1990-92), Mehmet H. Doğan tarafından yapılan Tekhne Rhetorike'in çevirisi (Retorik, İstanbul 1995), Saffet Babür tarafından yapılan Kategoriai ve Peri Hermeneias'ın çevirisi (Kategoriler ve Yorum Üzerine, İstanbul 1996) eklenmiştir.
Aristoteles'in Metafizik'i de bu genel ilgisizlikten nasibini almış görünmektedir. Bu eserin başlangıçlarından küçük bir kısmı Hilmi Ziya Ülken tarafından Türkçe'ye kazandırılmış, ancak her nedense Ülken bu hayırlı ve önemli teşebbüsünün arkasını getirmemiştir.
Yukarda bazılarını zikrettiğim kendi iç değerlerinden ileri gelen unsurları ve özellikle benim ilgi ve çalışma alanımı teşkil eden Ortaçağ İslâm felsefesi ve filozofları için taşıdığı büyük önemi göz önüne alarak bundan 15 yıl kadar önce bu güç eserin çevirisine giriştim. Yazko Felsefe Yazıları dergisinin 2, 3, 4, 5, 6 ve 7. sayılarında parça parça olarak onun bir kısmını da yayınladım. Daha sonra Metafizik'i oluşturan on dört kitabın yedisinin (A, a, B, Γ, Δ, E, Z) çevirisini Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi yayınları arasında yayınladım (İzmir, 1985). Metafizik'in geri kalan yedi kitabını (H, Θ, I, K, Λ, M, N) çevirisini de yine aynı fakültenin yayınları arasında yayınladım (İzmir, 1993).
Metafizik'in ilk yedi kitabının çevirisini içeren I. cild, aradan geçen on yıl içinde büyük bir ilgiye mazhar oldu ve kısa zamanda tükendi. Onun geri kalan yedi kitabının çevirisini içeren II. Cild de yayınlandığı tarihten bu yana aynı ilgiyi görmeye devam etti. Sosyal Yayınlar tarafından basılan elinizde tuttuğunuz bu kitap esas olarak işte bu iki cildin tek bir kitapta toplanmış biçimidir.
Aristoteles'in Metafizik'inin Türkçe çevirisinde kendisine dayandığım ana metinler iki tanedir. Birincisi ve nispeten daha fazla dayandığım J. Tricot'un 1934 yılında "Yunan İncelemeleri Teşvik Derneği" tarafından gümüş madalya ile ödüllendirilmiş olanMetafizik'in Fransızca çevirisi, diğeri yine Aristoteles üzerine yaptığım incelemeler, onun eserlerini İngilizce'ye çevirme ve yayınlama yönünden sarfettiği çaba ve gösterdiği başarılardan dolayı "sir" unvanı ile mükafatlandırılmış olan David Ross tarafından yapılmış olan onun İngilizce çevirisidir. Bu iki çeviri ile birlikte zaman zaman tereddüt ettiğim bazı noktalarla ilgili olarak bir karşılaştırma yapabilmek ve metne daha iyi nüfuz edebilmek amacıyla Eug, Rolfes'un Almanca çevirisine de başvurdum. Ayrıca D. Ross'unMetafizik'in Yunanca metninin neşrine eklemiş olduğu geniş şerhleri ve açıklamaları, çeviri ile ilgili olarak yararlandığım diğer önemli bir kaynak oldu. Nihayet Tricot'un da güzel bir şekilde ifade ettiği gibi "Aristoteles'in en iyi yorumcusu, bizzat Aristoteles'in kendisitir." Dolayısı ile Metafizik metnini anlamak, çeşitli kısımlarında gösterdiği güçlükleri çözebilmek için Aristoteles'in diğer eserlerine de sık sık başvurdum.
Konuyla ilgilenenlerin bildikleri gibi Aristoteles'in Metafizik'i ta baştan bu yana anlaşılması son derece güç, hatta bazı pasajları tamamen karanlık bir eser olma şöhretine sahiptir. (Bilinen en ilginç bir hikâye olarak naklediyorum. El Cüzcani tarafından kaleme alınmış olan hayat hikayesinde İbni Sina, bütün bilimlerde üstatlık derecesine ulaştıktan sonra ele aldığı Metafizik'i kırk defa okumasına ve tamamen ezberlemesine rağmen anlamamış olduğunu belirtir. Bundan dolayı ümitsizliğe kapılmış olduğu bir sırada tesadüfen satın aldığı Fârâbî'nin bir risalesi, "Aristoteles'in Metafizik Kitabının Gayesi" adlı eseri sayesinde bu güçlükten kurtulduğunu söyler. Bundan dolayı tarih boyunca Afrodisias'lı Aleksandros, Themistios, Simplikios, Asklepios, Syrianos'tan başlayarak Fârâbî, İbni Rüşt, St. Thomas, Albertus Magnus'tan geçerek, Bonitz, David Ross'a vb. kadar çeşitli yazarlar, filozoflar onu küçüklü-büyüklü şerhler, haşiyeler yazmak, hakkında açıklama ve yorumlar getirmek ihtiyacını hissetmişledir. Ben de kendi payıma bir çok yerde metinle ilgili anlama güçlükleri ile karşılaştığım gibi (bu güçlüklerden bazıları çeviriyi sonuçlandırdığım ve yayınladığım tarihten bu yana hâlâ devam etmektedir.), bu çeviriyi okuyacak Türk okuyucusunun da aynı veya benzeri güçlüklerle karşılaşmak durumunda olacağını hesap ettim. Bundan dolayı yalnızca Aristoteles'in Metafizik metnini Türkçe'ye çevirmenin yeterli olmayacağı, metinde karşılaşılan çeşitli atıflar, imalar, problemler, güçlükler ve karanlık noktalar ile ilgili olarak ayrıca açıklama ve yorumlar vermenin gerekli, hatta zorunlu olduğuna kanaat getirdim. Bu amaçla çevirimde esas olarak kendisine dayandığım Tricot'nun Fransızca çevirisine eklediği ve çeşitli Aristoteles şerhçilerinden yararlanarak düzenlediği geniş açıklama ve notlarını da Türkçe'ye çevirmeye karar verdim. Ancak bu açıklama ve notlarda eski veya çağdaş yorumcu ve yazarlardan çok sayıda ve bazen son derece geniş alıntılar da söz konusudur ve bu alıntılar doğrudan doğruya Yunanca ve Latince'dir. Bu dilleri bilmediğim için bu alıntıları oldukları gibi Türkçe'ye çevirmek, ne yazık ki, mümkün olamazdı. Onları orijinal şekilleri ile vermenin de pek fazla bir yararı olamazdı. Bununla birlikte bu notların başka bir kısmında Metafizik'te geçen bazı hayat'i öneme haiz teknik kavramların (episteme, phronesis, ousia, metobole vb.) geniş açıklamaları söz konusu idi. Metin alıntıları olmayan bu açıklamaları Fakültemiz öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Malay ve sayın Dr. İhsan Oktay Anar'ın da yardımıyla Türkçe'ye çevirmem mümkün olmuştur. Bu arada önemli gördüğüm az sayıdaki bazı alıntıları Yunanca ve Latince bilen okuyucuya yardımcı olması umuduyla bıraktığım da olmuştur. Sonuç olarak Metafizik metninin kendisi kadar, hatta belki daha fazla yer tutan bu notlar ve açıklamalar dikkatle okunursa, Aristoteles'in birçok noktada gerçekten de anlaşılması son derece güç bir özellik gösteren akıl yürütmeleri, düşünce ve tezleri, kanaatimce, büyük ölçüde aydınlığa kavuşacaktır.
Metafizik, yukarda da işaret edildiği gibi Yunanca harfler ve sayılarla gösterilen on dört kitaptan meydana gelmektedir. Metafizik'in adı, kendisini teşkil eden on dört kitabın yazılış tarihleri, birbirleriyle ve Aristoteles'in diğer eserleriyle olan ilişkileri, yazmaları vb. bugüne kadar çeşitli Aristoteles ve özellikle Metafizik inceleyicileri arasında tartışma konusu olmuştur. Metafizik'e ilişkin bu ve benzeri sorunlar hakkında bilgi vermek, ilgili tartışmaları özetlemek, ayrıca Metafizik'i teşkil eden on dört kitap hakkında genel bir giriş olmak üzere yine Tricot'nun yukarda adı geçen çevirisinin başında bulunan "Giriş" kısmını da Türçe'ye çevirmemin yararlı olacağına hükmettim. Okuyucu bu "Giriş" kısmında ayrıca Metafizik'in Aristoteles'in eserleri arasında işgal ettiği yere, genel olarakMetafizik metninin tesisi tarihine, otantikliğine vb. ilişkin bilgiler de bulacaktır.
Tricot bundan başka bu çevirinin başına, Metafizik'le ilgili geniş bir "bibliyografya" eklemiş bulunmaktadır. Bu bibliyografya'da Metafizik metninin çeşitli tarihlerde yapılmış baskıları, belli başlı Metafizik şerhçilerinin eserlerinin baskıları, nihayet Metafizik'le ilgili olarak başvurulan ana eserler hakkında ayrıntılı bilgi verilmektedir. Ben bu "bibliyografya"yı da çevirime dercetmeyi yararlı gördüm.
David Ross'un Aristoteles üzerinde yaptığı çalışmalarında, onun hakkında yazmış olduğu ve diğer çeşitli Batı dillerine de çevrilmiş olan monografisi özel bir önem taşır. Bu ünlü ve değerli eserinde Ross, Aristoteles'in öğretisinin çeşitli kısımlarını ciddî ve ayrıntılı bir incelemeye tabi tutmakta ve doğrudan doğruya eserlerini izleyerek Aristoteles'in mantığı, doğa felsefesi, biyolojisi, psikolojisi, metafiziği, ahlâkı ve politikası hakkında artık klasik bir değer kazanmış olan bilgiler vermekte, yorumlarda bulunmaktadır. Ross'un bu eseri de Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bülümünden bazı meslektaşlarımın da katkısıyla tarafımdan Türkçe'ye çevrilmiş ve yayınlanmış bulunmaktadır. Ross'un bu eserinden Aristoteles'in Metafizik'i ile ilgili bölümünü de, bu konudaki öğretisinin kendisi hakkında giriş mahiyetinde bir bilgi olarak, bu çevirinin başına eklemeyi uygun gördüm. İncelendiği zaman görüleceği gibi bu bölümde Ross aşağı yukarı Metafizik'in kendisinin bölümlerindeki sırayı izlemektedir. Bunun okuyucuya Metafizik'in genel yapısı, ilerleyişi, bölümleri ve çerçevesi hakkında sağlıklı bir tablo verebileceği inancındayım.
Nihayet Metafizik çevirisinin sonunda eklediğim, Metafizik'te geçen çeşitli ve önemli Yunanca ve diğer Batı dillerine ait yabancı terim ve kavramlar listesi üzerinde durmak isterim. Bu liste, bu kavram ve terimleri nasıl karşıladığım konusunda bilgi vermesi dışında, onların geçtikleri sayfalara ve bu sayfalarda bulunan geniş açıklamalara göndermede bulunan küçük bir de İndeks niteliğindedir. Yabancı Terimler ve Kavramlar Dizini'ni takip eden Şerhçiler ve Filozoflar Dizini ise çeviride ve notlarda adı geçen şerhçiler ve filozoflar için yararlı olacağı düşünülen bir liste olarak tasarlanmıştır.
Bu çevirinin özelliğine gelince: Yukarda sözünü ettiğim iki ana metne dayanmakla birlikte bu çeviride tam olarak onların ne biri, ne diğerine bağlık kalmam söz konusu olmuştur. Tricot ve Ross'un çevirileri, çok nadir bazı farkları okumalar dışında esasta birbirlerinden farklı olmamakla birlikte, ifade ve üslup bakımından önemli ayrılıklar göstermektedirler: Benim çevirim de esas itibariyle, yani anlam olarak bu iki çeviri ile birleşmekle birlikte, kanaatimce yine aynı açıdan, yani ifade, üslup ve biçim bakımından her ikisinden de ayrılmaktadır. Temel amacım, çok basit olarak, Aristoteles'in ne demek istediğini anlamak ve bu anladığım şeyi okuyucuya düzgün bir biçimde aktarabilmek olmuştur. Bundan dolayı bir yorum niteliğini taşıyabilecek bir tarzda elimdeki metinlerden uzaklaşmamakla birlikte, onların harfi harfine bir tekrarı olacak bir çeviri yoluna da girmedim. Bundan dolayı biçim ve ifade tarzı ile ilgili olarak bazı değişiklikler yapmaktan, gerekli gördüğüm yerlerde açıklayıcı kelimeler eklemek veya bölmeler vb. yapmaktan çekinmedim. Bu arada birçok pasajda Aristoteles'in akıl yürütmelerini sergilerken veya kanıtlarını sıralarken Ross ve Tricot'nun yaptıkları gibi ben de aslında olmayan bazı harfler veya rakamlar eklemek suretiyle onları birbirlerinden ayırmanın akılcı olacağını düşündüm.
Çeviride mümkün olduğu kadar orta bir yol tutmaya, ılımlı bir dil kullanmaya çalıştım. "Kuvve, fiil, mahiyet, tasdik, teslim vb." gibi bazılarına çok "eski" görünebilecek bazı kavram ve kelimeleri kullanmakta hiç tereddüt etmediğim gibi "doğa, kanıtlama, sorun, türsel vb." gibi başka bazılarına da "uydurma" görünebilecek kavram ve kelimelerden yararlanmada da hiçbir duraksama göstermedim. "Eski" dilimize ait olup, ifade ettiği veya karşıladığı anlamla ilgili olarak yerine daha iyisinin konulamadığını düşündüğüm her kelimeyi rahatça kullandığım gibi "yeni" dilimize ait olup her seviye ve grupta aydın arasında aşağı yukarı bir kullanılma alışkanlığı kazanmış olan sözcüklere de çevirimde bol bol yer verdim. Öte yandan çevirimde bu genel prensibe uymayan bazı örneklerle karşılaşabileceği ihtimali de, doğrusu, beni rahatsız etmedi. Ne benim, ne de başkalarının dil sorununu birtakım ilke kararları ilke çözemeyeceğimiz, bunun bizi aşan tarihi-kültürel bir sorun olduğu ve ancak çok uzun bir zaman süresi içinde kendi mantık"i ve doğal gelişimi içinde çözülebileceği, bize düşen görevin içinde yaşadığımız anda, önümüzde hazır bulunduğumuz dilin imkânları ile söylemek istediğimiz şeyi düzgün ve uygun bir biçimde söylemeye çalışmaktan ibaret olduğu ana düşüncesi, uzun zamandan beri, yazılarımda dille ilgili kaygıların üçüncü, dördüncü plana geçmesi gibi, bence mutlu, bir sonuç doğurmuştur.
Bu önsözü bitirirken yardımları sayesinde bu çeviride bulunan Yunanca kavram ve terimlerle ilgili açıklama ve notların ortaya çıkması mümkün olmuş olan Prof. Dr. Hasan Malay'la, Dr. İhsan Oktay Anar'a, Yabancı Terimler ve Kavramlar Dizini'yle Şerhçiler ve Filozoflar Dizini'nin hazırlanmasını kendilerine borçlu olduğum Araştırma Görevlisi Aydın Müftüoğlu, Araştırma Görevlisi Mehmet Kuyutar ve doktora öğrencim Edibe Tokmak'a teşekkür etmek isterim.

İzmir, 1996
Prof. Dr. Ahmet Arslan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PSİKOLOJİYE GİRİŞ

PSİKOLOJİYE GİRİŞ ÜNİTE 01 psikoloji davranışın ve zihinsel süreçlerin bilimsel olarak çalışılmasıdır İlk psikoloji Laboratuarı : 1879 da Almanya’da Leipzing Üniversitesinde Wilhelm WUNT psikolojinin tarihi : İlk psikoloji Laboratuarı : 1879 da Almanya’da Leipzing Üniversitesinde Wilhelm WUNT tarafından açılmıştır. bununla psikoloji başlar.daha öncede psikolojik araştırmalar yapılıyordu ama modern anlamda bir labaratuvar açtı wunt. ve psikolojiyi bilimsel bir disiplin olarak tanımladığı o zamana kadarki yapılan araştırmalarıda kapsayan ilk ders kitabı yazdı . psikolojik yaklaşımlar : yapısalcı yaklaşım-işlevselci yaklaşım-gestaltçı yaklaşım-davranışcı yaklaşım-psikodinamik yaklaşım-bilişsel yaklaşım-insancıl yaklaşım

ZİHİN-BEDEN PROBLEMİ

GİRİŞ Zihin felsefesi, şuurla ilgili konular, fiziksel ölümden sonraki hayat, iradenin özgürlüğü, zihinsel hastalıklar, zihnin davranışta rolü, duygular (kızgın olmak, aşık ya da mutlu olmak nedir?) ve bunlar gibi birçok çözülmez sorunla ilgilenen bir daldır. Zihin kavramı ile ilgili temel sorunlar özellikle zihin-beden sorunu ile başka zihinler sorunudur. Bu ikisi zihin felsefesinin en temel problemleri olarak görülmektedir. Hatta Searle’e göre son elli yıldır, zihin felsefesinin temel tartışma konusu zihin-beden sorunudur. Öyle ki, filozoflar çoğu zaman başka şeylerden bahsediyor gibi görünürler fakat asıl amaçları zihin-beden sorunu hakkında görüşlerini bildirmektir. 1 Bu çalışmada 50’li yıllardan itibaren dil felsefesi alanında, 80’li yıllardan itibaren de zihin felsefesi alanında geniş ve derin etkileri olan eserler veren çağdaş düşünür John Searle ile birlikte, modern felsefenin kurucusu kabul edilen René Descartes, On yedinci yüzyıl filozofları olan Leibniz ve Spin

Franz KAFKA – Dönüşüm Üzerine

Franz Kafka , (d. 3 Temmuz 1883 – ö. 3 Haziran 1924) modern dünya edebiyatının ikonik ve özgün yazarlarından biridir. Temmuz 1883’te Prag’da ufak moda eşyalar satan bir dükkan işleten Hermann ve Julie Kafka’nın 6 çocuğunun ilki olarak dünyaya gelmiştir. İki erkek kardeşi daha bebekken ölmüştür. Üç kız kardeşi de kendinden uzun yaşamıştır. Hukuk okumuş, boş zamanlarında yazmaya başlamıştır. Yazıları, ilk olarak Betrachtung, 1912 yılından itibaren yayımlanmaya başlamıştır. Kafka’nın duygusal deneyimleri ve ailesiyle olan ilişkileri eserlerinde özellikle günlük ve mektuplarında ifade bulmuştur. Babaya Mektup’ta (Almanca: Brief an den Vater) Kafka’nın bakış açısından babasıyla olan ilişkisi gözükmektedir. Hayatta olduğu süre içerisinde 7 kitap yazmıştır. Bunların yanında 3 tamamlanmamış roman ve birçok mektup ve günlük bırakmıştır gerisinde. Kafka yakın arkadaşı Max Brod’dan öldüğünde tüm bu eserlerini yakmasını istemiştir. Max Brod’un Kafka’nın bu isteğini yerine getirmemesi sayesin