Ana içeriğe atla

Kötülük Sorunu


Tanrını n varolduğuna ilişkin olarak ontolojik argümanı ele almıştık. Eğer bu görüş tutarlı ve yeterli ise, Akılcı-Teist oluyor, yani, Tanrının var olduğu inancını taşımak ve bunu sürdürmek için “haklı nedenler” olduğu görüşünü benimsiyoruz demektir. Bugünse, Teizmi n tutarsız olduğunu, çünkü bir tezadı da beraberinde taşıdığını iddia eden, Atheism argümanını ele alacağız. Eğer bu görüş tutarlı çıkarsa, Teizm için kalacak yegâne alternatif, ‘irrasyonel teizm’: yani, Tanrını n varolduğuna, Ateizmi destekleyen haklı nedenlere rağmen inanmak olacaktır. 1. Çelişkiler İnandığınız şeyi destekleyen iyi bir argümanınızın olmaması, insanı rahatsız edicidir, ama, böyle durumlarla sık sık bir araya geliriz. Bazen inançlarımız sadece öyle arzu ettiğimiz için, kendi kendimize inandığımız bir düşünceden ibarettir; şu veya bu yönde ikna edici bir kanıt olmayınca, yalnız en iyi tahmini yapmaya çalışırız. Bu gibi durumlar içinde, alışması daha güç olanı, inandığınıza karşı, ikna edici bir görüşün olması halidir. Çünkü bu durum, ister istemez, sizi bir şekilde, çelişkide bulunmaya sevk eder. Çelişki nedir ve niçin kanıt olmadan birşeye inanmaktan daha sorunlu bir yoldur? Bir inanç bütünü, eğer ve sadece bu bütünü oluşturan ögelerin hepsinin ve birlikte doğru olmalarının mümkün olmaması halinde, çelişkilidir. Yani, en az bir tanesinin yanlış olması halinde, çelişkilidir. Basit bir örnek düşünün : a) Tüm kuşlar uçabilir. b) Penguenler kuştur. c) Penguenler uçamaz. Yukarda (a-c) nin tümü, birlikte iken, doğru değildir (öyleyse, bir tanesi yanlış olmalıdır). Şimdi, hem bunu bilmek, hem de (inanç pahasına) hâlâ üçüne birlikte inanmakta ısrar etmek, (örneğin, anne-babanızın ay sonunda size para göndereceklerine sebepsiz inanmanız gibi bir durumla), yani, artık bir şeye, hiçbir neden olmadan inanmanız ile, aynı şey değildir, ve olmayacaktır; eğer (a-c) ye birlikte, ve bir bütün olarak inanmakta hala israr ediyorsanız, bu takdirde, (a-c) içinde en az bir tanesinin yanlışlığını da kabul etmiş bulunduğunuzdan emin olabilirsiniz. Ancak, bu takdirde, artık,bu iki yaklaşımınızın her ikisi-birlikte doğru olamaz: çünkü, her ikisine birlikte inanmak, inanması mümkün olmayan bir durumdur. Daha ötesi, sizi nasıl bir hareket tarzı benimsemeniz konusunda da, yönlendiricisiz bırakmış olduğudur. Başka bir deyimle, (sizin için) bugün hem Çarşamba ise, hem değil ise, derslere katılmalı mısınız, yoksa katılmamalı mısınız? Gördüğünüz üzere, İrrasyonellik, birlikte yaşanması kolay bir şey değildir. II. Kötü Sorunu Hatırlarsanız, başından beri : her yönden kusursuz bir Tanrı'nın, belirli nitelikler taşıyan bir Tanrının var olduğunu düşünüyoruz. Bu hipoteze göre, bu Tanrı, (EB) En Bilgili, (EG) En Güçlü, ve (Eİ) En İyi.(ingilizce: Omniscent, Omnipotent, ve wholly Good kelimelerinin baş harfleri ile, kısaca “OOG” diyeceğim; Biz de Türkçede “EBEGEİ” diyebiliriz). 1) Eğer Tanrı varsa, EBEGEİ olacaktır. [ hipotezin gereği olarak ] Şimdi, eğer bir EBEGEİ Tanrı (gerçekten) mevcut ise, yeryüzünde hiç kötü bir şey,hiç bir kötülük olmaması gerekir. Bu düşünüşün nedeni: Tanrı her şeyi en bilen olduğu için,ne zaman tayfun, veya bir terörist saldırısı veya bir linç eylemi olacağını da bilmektedir. Her şey’den en kuvvetli olduğu için, isterse, bunları önleyebilir. Özellikle, en iyi olduğu için, önlemeyi ister. Böylece: 2) Eğer bir EBEGİ oluşum, mevcut ise, kötü (de), kötülük de var olmayacaktır. [1’den çıkan sonuç] Öyleyse, şunu düşünürsünüz: 3) Tanrı vardır, ve mevcuttur. Buradan şu sonuca varmanız gerekir: 4) Kötü-kötülük yoktur [1-3 ten sonuç] Oysa, gerçek, (Dostoevsky’den okuma parçası ile, günlük olayların açıkça gösterdiği gibi) : 5) Kötü (şey,ve kötülük) vardır. Ancak dikkat ederseniz, (4) ile (5) birbirine zıttır, birbirinin tamamen tersidir. Akıl-düşünme yoluyla, dünyada kötü' nün olduğuna ve olmadığına aynı anda inanamazsınız. Bunun neticesi olarak, pek çok dindar kimse bile, kendilerini şu sonuca varmak zorunda hissetmişlerdir : 6) Bir (OOG) Tanrı (kısaltılmış türkçe karşılığı ile) Bir EBEGEİ Tanrı yoktur, mevcut değildir. Bu, Teizm’in kötü şey ve kötülük karşısındaki sorunudur. Bu sorun etrafında bir çıkış yolu olmadığı sürece, irrasyonelliği sebebiyle, Teist' l erin inançlarından vazgeçmeleri için de nedenleri olacaktır. Sunumu itibariyle, bu argümanın, Lâtince deyimiyle ‟reductio ad absurdum’’ nitelikte olduğuna dikkat edin. Gerçekten, bir “reductio”, söz konusu teşkil eden bir iddiayı, ki biz buna hedef iddia diyoruz-, varsayım yaparak, bunun bir tezat içerdiğini ortaya koyar. Tenakuza düşmemek için, akıl ve düşünce sahibi olduğumuzdan, varsayımın bir tenakuz içermesi, hedef iddia üzerinde şüphe ve gölge oluşturur. Bununla beraber, hedef iddia, genellikle, diğer (çoğunlukla kendi içinde mevcut) varsayımlarla iç içe olduğu zaman bir tenakuz taşır. Böylece, diğer varsayımları meydana çıkararak bunları sorgulamak ise, eleştirenlerin yaptıkları şeydir. Örneğin, aşağıdaki bazı sonuçlar, henüz biraz evvel taslak olarak nakledilmiş bulunan görüşün içinde, üstü kapalı olarak mevcuttur (1) : EE) En Iyi Şey, elinden geldiğince kötüyü bertaraf eder. NL) En Güçlü’ nün kullanmaya muktedir olduğu gücünün, sınırı yoktur. Bir kimse, görüşte mevcut bir varsayımı, örneğin, (5) teki ‘Kötü vardır’ varsayımını reddedebilir. Ancak, bu son stratejinin, yaklaşımın sürdürülmesi, etrafımızda var olan acı ve ıstırap karşısında, kolay değildir. Johnson’a ait okuma parçasında yer alan “Tanrı ve/Kötü Sorunu”nda yer alan kötülük örneğini düşünün: “L bir ev yanmaya başlıyor ve altı-aylık bir bebek, feci şekilde, yanarak, ölüyor.” (85). Tanrının var olduğuna inanan bir Teist, bunu nasıl izah edebilir, veya, nasıl mazur gösterebilir? III. Yanıtlar A. Daha Büyük bir İyilik Yanıtı : Bir bebeğin ölümü gibi kötülükler, uzun süreçte iyi olacağı için haklıdır. i. Bebek cennete gidecektir. ii. Bebeğin anne ve babası ile dostlarının egoları sönecek ve acıma, cesaret ve güçlü karakter gibi önemli yetenekler geliştireceklerdir. (87; “yetenek geliştirme”). ----------- (1) Bu görüşün tartışması ve içerdiği burda değinilen varsayımları, J.L. Mackie’nin, “Kötü ile En Güçlülük”, “ Reason and Responsibility” Akıl ve Sorumluluk, kitabının 11.basımında bulabilirsiniz. iii. Diğerleri, yalnız bu aileye yardım ederek değil, böyle bir facianın bir daha olmaması için yangın kurallarını daha ciddi şekilde uygulayarak işleri düzene koyma yönünde yükümlülükler geliştireceklerdir. (s.86-87 “olağan-dışı ahlaksal zorlama” ) Cevabı : Bu cevabın ikna edici olması için, söz konusu iyi sonuçlarının gerçekleşeceğinden emin olmamız gerekir; ayrı bir nokta da: İyi bir şeyin vuku bulması için, kötüy e de ihtiyaç vardır; eğer iyi şey, kötü olmadan cereyan ederse, kötülük, (doğuracağı) sonuçlarından (ötürü) haklı kılınamaz, (haklılık kazanmaz.) Bunun sonucu, örneğin ıstırap içinde ölüm ile, kurtulanların yangın ile bağlantılı çektiklerinin, bebeğin cennete gitmesi için yangının gerekli olduğu, bebeğin (var sayılan) cennetlik kaderi, gibi şeyler, Tanrını n ıstırap içinde ölüme izin vermesini haklı kılmaz. (EBEGEİ) Tanrını n (şüphesiz) (kullanacağı) başka (daha iyi) seçenekleri,olanakları olduğunu, gözardı ettiremez. Her kötü olayda, onun ağırlığını aşacak iyi sonuçlar olduğu, savunulabilir mi? Elbet, bazı hallerde, yasa gark olan aile üyeleri, çaresiz itfaiyeciler, güç ve cesaret geliştirmeyip, daha acı, hoşnutsuz, ümitsiz veya kendinden şüphe eder hale gelirler. Bazı hallerde, toplum, durum karşısında “ahlaksal acelecilik” göstermez. Teist bir kimse için, eğer kötü bir şey olursa, bunun en sonunda iyiye dönüşeceğine inanmak, çekici olabilir. Bununla beraber, böyle bir varsayım, konu üzerindeki soruyu bir kenara atmaktadır. Sorduğumuz: görünen her kötülük, en sonunda bir iyilik için midir? Bu konu çerçevesinde, bunun böyle olduğunu var saymaya yetkili değiliz. Daha Büyük İyi Yanıtının Geliştirilmesi : Bununla beraber, dünyanın içinde hiç kötü şey olmamaktansa, biraz kötü şeyler olmasının dünyayı daha iyi bir yer kılacağı fikrinde, belli bir doğruluk bulunduğu da görünmektedir. Buradaki fikir, eğer kötülüğün mevcudiyetine dayalı çok özel ve önemli iyilikler var ise, o takdirde, Tanrı'nı n ''en iyi dünya''yı yaratması için, biraz kötü şeylerin olması da gereklidir. (Dikkat edin: gerçekten, kötü ve kötülüksüz iyi, ve iyilik olabilirdi ama, kötü olmaksızın, en iyi de, olamazdı. ) Peki, bazı iyi şeylerin hipotez olarak veya kötülüğün mevcudiyetini gerektirdiğini varsayalım. Hangi şeyler? Zevk, heyecan, tatmin: bunlar, kötülüğü varsayım olarak gerektirmez. Ama, bu takdirde, bu şeyler çok güzel şeyler olmakla beraber, biz insanların muktedir oldukları en yi şeyler olarak da görünmezler. Acıma, bağış, kahramanlık, nezaket, hepsi, mümkün olabilmek için, kötü’nün-kötülüğün mevcudiyetine bağımlıdırlar.Eğer ıstırap çekme olmazsa, hiç acıma; veya tehlike olmazsa, kahramanlık olamaz. Halbuki, acıma, kahramanlık vs. sırf hayvanî zevkten çok daha önemli, iyi şeylerdir. Böylece, tabii olarak Tanrı, bu daha yüksek iyi şeyler olanağını yaratmak için, dünyaya biraz acı ve yoksulluk koyacaktır. Bunu yapmakla, dünyayı bir ucundan diğer ucuna, başıboş ve kendi haline bırakmasından daha iyi kılıyor. Böylece, bu görüşe göre, Tanrı, birinci-düzey olarak kötüyü/kötülüğü, sadece onu tamamıyla telafi etmekten de öteye gidecek ikinci düzey iyiyi/ve iyiliği ortaya koymak için yaratmaktadır; bu durumda, birinci - düzey olarak kötü/kötülük, ikinci-düzey iyi ve iyilik sayesinde ve onun tarafından telâfi edilmektedir. Böylece, bir şeyden yoksun kalma, iyi/iyilik sayesinde ve onun tarafından telâfi edilmektedir. Şüphesiz bu, örneğin: alay etmek/alaya almak gibi, ikinci düzey kötünün mevcut olma nedenini,açıklamasız bırakmaktadır. İyiler Kötüler 3.düzey: affetme/bağlılıksadakatkibir-alay etme Kibir – alay etme 2.düzey: acıma/kahramanlık alay etme/zulüm 1.düzey: kahkaha/zevk mahrum olma/açlık çekme/acı Teist'in ne şekilde cevap vereceğini görebiliyor musunuz? Aynı düşünüş tarzını daha yüksek seviyede kullanmaya çalışabilir : “bu ikinci düzey kötü şey, sadece, üçüncü seviyede ve onu fazlasıyla telâfi edecek iyi şeye hizmet etmek için orada”, diyebilir. En bütünüyle bakıldığında, görünen tablo, farklı düzeylerde iyi ve kötü şeyler var. Birinci düzey iyi: mutluluk, zevk vb. birinci düzey kötü: acı, yoksulluk ve ötesi. İkinci düzey iyi, birinci düzey kötünün karşıtı (presuppose); ve ikinci düzey kötü, birinci düzey iyi/iyilik için var olan. Benzer şekilde, üçüncü düzey iyi, ikinci düzey kötü'nün karşıtı, vs... Ve, genel olarak, n’ninci düzey kötü şey/kötülük de, (n+1)inci düzey bir iyi şey veya iyiliğin onu bertaraf ederek dünyanın tümünü daha iyi kılmak için mevcut olmuş oluyor. Başka Cevap: Ancak, bu, şöyle bir soruyu başlatıyor : Dünya'nın, gerekli olan (n+1) iyi düzenin karşılığı olarak, n’i nci düzen kötülük önşartı içerdiği, nasıl düşünülebilir? Nasıl ileri sürülebilir? Nasıl savunulabilir? Nitekim durum aşağı yukarı hiçbir zaman böyle olmamıştır. Üzücü fakat gerçek olan: pek çok insan, hayatta iken, hiç kimsenin, acılarına en ufak ölçüde telâfi teşkil edebilecek, bir iyiliğine muhatap olmadan yaşlanmış ve kâlben kırgın olarak bu dünyadan göçüp gitmişlerdir. Her yönü ile düşünüldüğünde, yaşadığımız dünyada, daha yüksek seviyede iyi şey/iyilik için haklı kabul edilebileceğin çok ötesinde, daha yüksek düzey kötü şey ve kötülük mevcuttur. Bu görünümün her şeye rağmen yanıltıcı olduğunu, ve, kötü ve kötülükten daha çok iyi şey ve iyilik olması gerektiğini farz etmek, gene, soruyu cevaplamaktan kaçınmaktır. B. Bireysel Seçim veya Hür irade Yanıtı Kötü şey /kötülük Tanrı’nın değil, insanın kişisel seçimidir. Tanrı'dan değil insanın hür iradesinden kaynaklanır. Tarihî bakımdan kötü şey/kötülük sorusuna en önemli yanıt, “bireyin seçimine dayalı” olduğu savunmasıdır. Hür iradeyi savunmanın bir yorumu, kabaca ifade edilmiş olan düşünce tarzını genişletir. Ortaya çıkan husus, dünyada mevcut gerçek kötü şey/kötülük, Tanrı’nı n değil, insanın hür eyleminin sebep olduğu şeydir. Bu ise, hürriyetimizi, bazen felâketlere neden olan şekilde kullanmamızın bile bize tanınmış olmasına rağmen, insanların hür hareket etmeleri, sonuç olarak, birlikte alındığında, (genel olarak) daha iyidir. Bireysel seçim, sebep olduğundan daha fazlasını telafi edebilen, daha yüksek iyidir. Örnek olarak, (n) nin birden büyük olduğu herhangi n(>l) seviyede, n-düzey kötü şeyin/ (veya) kötülüğün sayısı , (n)de, daima iyi ile kötü arasındaki seçimin, bireyin serbest ve hür seçimi olduğu vakıası tarafından telâfi edilmektedir: her ne kadar zulüm kötü ise de, vuku bulduğunda, (zulmün) kötülüğü de , cereyan ettiğinde, birey tarafından hür şekilde seçilmiş olduğu gerçeği (üzerinden) (karşılığı verilir) / tarafından, telâfi edilir. Yanıt : Burada da, tekrar, insan, bir eylemin,bireyin serbest iradesi ile yapılmış olmasının, bu eylemin sebep olabileceği kötülüğü telâfi için yeter derecede iyi bir şey olup olmayacağını sorgulayacaktır. Bir diğer soru, dünyada insan eylemi dışında kalan nedenlerden ötürü mevcut kötü şey/kötülükler olduğu da, herkesçe bilinmektedir. Tüm köylerin zelzele ve kasırga tarafından nasıl tamamen tahrip edildiğini göz önünde tutun. Ayrıca, Johnson, (haklı olarak),serbest irademizle yaptığımız şeylerin kötü sonuçlarını önlemek için Tanrı’nı n niçin müdahale etmediğini sorgulamaktadır. (86) Eğer Tanrı müdahale ederse, serbest irademiz konusunda Bizle uzlaşmaya gittiği fikini muhafaza etmek makûl mudur? Bir kundakçının tahrip etmek için bir okulu ateşe verdiğini varsayın. Okul boşaltılıyor. İtfaiyeciler alevleri söndürüyor, kimseye bir şey olmuyor. Okul yetkililerinin ve itfaiyecilerin kundakçıyı serbest iradesini uygulamaktan önlediğini iddia etmek gülünç olacaktır; kundakçının okulu tahrip iradesine dokunulmamıştır, bu irade kendisi tarafından kullanılmıştır; diğer eylemler, bu kullanımı engellememiştir. Dahası var, tesadüfen orada bulunan bir kişiyi, kundakçıyı eylemini yaparken gördüğü halde felâketi önlemediği için, ayrıca, moralman da kınayacağız. Niçin Tanrı da aynı kınamaya konu teşkil etmiyor? C. “Bilinmez” (gizemlidir) Yanıtı: Buna göre : Tanrı’nın tutumu esrarengizdir; Tanrı “daha yüksek moral ölçülerle” hareket eder. Teist, bu noktada : “elbette birbirimizi sorumlu tuttuğumuz aynı şekilde, Tanrı’yı da sorumlu tutamayız” diyecektir. Hem kundakçıyı, hem olay yerinde pasif ve seyirci kalan kişiyi kınıyoruz; ama, bu, “bizim”, moral; bizim, ahlâk anlayışımız, Tanrı’nı n değil. Yanıt : O zaman, “Tanrı En İyidir” derken, neyi kastediyoruz? Tanrı’nı n, bizim için anlam, değer ifade eden ölçülere göre iyi olduğunu söylemek istemiyor muyuz? Tanrı’nı n moral ölçülerle “ kusursuz” ve, bizim yetersizlik ve kusurlarımızdan hiçbirine sahip “olmadığını” kastetmek istemiyor muyuz? Eğer böyle değilse,Tanrı En Iyidir, derken de, sadece kelimelerle oynuyoruz demek oluyor. Bu takdirde, Tanrı’nı n, olayı pasif şekilde seyreden (biri) gibi hareket edip, kolaylıkla önlenebilecek kötü şeyin olma sına izin vermesi, yanlıştır. Tüm bunların neticesi olarak, ya : Tanrı En İyi değildir; ya: her şeyi En Bilen değildir; ya: her şeyden En Güçlü , değildir. DÜŞÜNMEK İÇİN SORULAR: Ontolojik Görüşle ilgili olarak: • Tanrı’nı n var olduğuna inanmak için kuvvetli, ikna edici nedenler var mı? Neler? Tanrı’nı n var olduğunu savunacak olsanız, Siz ne gibi nedenlere dayanırdınız ? • Mevcudiyet kusursuzluk mudur? Var olmak, var olmamaktan daha mı iyidir? Kusursuz bir oluşum için varolma, var olmamaktan daha mi iyidir? • Tanrı, mutlak anlamda kusursuz bir mevcudiyet, oluşum, yaratık mıdır? • Bir şey mevcuttur (veya mevcut değildir) derken, ne demek istiyoruz? • Mutlaka mevcut (mevcut olması gereken anlamda) ya da mutlaka mevcut olmayan (mevcut olması gerekmeyen anlamda) mevcut olan veya mevcut olmayan şeyler var mıdır? Mevcut olduklarını veya mevcut olmadıklarını kanıtlayabileceğimiz herhangi bir şey var mıdır? Kötü/kötülük ile ilgili olarak: • Mümkün en iyi dünya (sizce) nasıldır? Dünyamız en iyi dünya mıdır? Var ise, eksiği (eksikleri ) nelerdir? • Dünyamız mümkün eniyi dünya değilse,buna rağmen (EGEBEI) bir Tanrının olması, mevcudiyetı mümkün müdür? • Daha yüksek iyilik karşılığı (için) ne kadar acı haklıdır, meşrudur? Etrafımızda gördüğümüz tüm acı ve iztiraplar, dünyanın (yaşanacak) en iyi yer olması için gerçekten gerekli midir? • İnsanlara kendi iradelerine göre hareket etme olanağı, yeteneği veya hürriyeti vermek için (talent/or freedom) gereken nedir? İyi olursak, hâlâ hür kalabilir miyiz? Hem kusursuz karaktere sahip olur, hem hür olabilir miyiz? Niçin Tanrı bazılarımızı kötü karakterli, yani, kötülük yapmaya eğilimli, hazır, yarattı? • Teist bir kimse, doğal afetleri ve bunların sebep olduğu acı ve ıstırabı nasıl bağdaştırır (düşünür, açıklar, izah eder, ne anlam verir)? 

Kötü’den/kötülük’ten Delile Dayalı Argümanlar I. Nedenler : Endüktif ve Dedüktif Herşeyden Güçlü, Herşeye Muktedir ve Kusursuz derecede Iyi bir Tanrın ın var olduğuna inanmanın akla uygun olup olmadığı sorusu üzerinde düşünüyoruz. Ontolojik Argümanlar, Teizm için dedüktif (tümdengelimli) görüş vermeye çalışır. Bir Dedüktif Argümanda, varsayımların doğru, bunlara dayanarak varılan sonucun ise yanlış olması mümkün değildir, yani sonuç, mantıken geçerlidir. Bununla beraber, bir görüşün, dedüktif bir argüman olmaksızın, birşeye inanmak için, iyi nedenler temin edebileceğini de unutmayalım. Örneğin, sizlere, Çarşamba günü sınıfta bir sınav olacağını söylersem, böyle söyleyip o gün yapmamam mümkün ise de, bir sınav olacağına inanmanız için sizin yeterli nedeniniz olacaktır. Bazen, nedenler, sonucun muhtemel olduğu konusunda delil verebilir, kanıt teşkil edebilir, ancak, sonuca varacak kadar ileri gitmez. Dedüktif olmayan argümanlar ise, çeşitli şekillerde ortaya çıkarlar. Günlük hayatta muntazam olarak kullanılan bir şekil, bir seri örnekten genel sonuçlar çıkarır; Örne ğin, şu an şişenin ağzını açtığınızda, greyfurt suyunun dışarı çıkmayacağına, kuğuların beyaz olduğuna; dünyanın, önümüzdeki 50 dakika içinde ekseni üzerinde dönmeye devam edeceğine inandığınızı tahmin ediyorum. Bunları size, deneyimleriniz öğretmiş bulunuyor (ancak bu arada örneğin Avustralya’da, siyah kuğular vardır!). Bu tip Argümanlara endüktif (tümevarımsal) argümanlar denir. “Endüktif” terimi, bazen “dedüktif–olmayan” herhangi bir argüman için, bazen de spesifik olarak bu tip argüman için kulllanılır. Karışıklığı önlemek için, çeşitli dedüktif-olmayan argümanların tamamına, “delilsel” argümanlar diyecek ve “endüktif” terimini, daha dar bir grup için ve çerçevede kullanacağız. (Bu arada, birkaç haftaya kadar endüksiyonu daha somut olarak tartışacağımızı not edebilirsiniz.) II. Kötü/kötülük Problemi/(leri) Geçen derste son olarak teizm icin sorun yaratan dedüktif argümanı ele almıştık; (aşağıda biraz değiştiriyoruz) : (1) Tanrı varsa, En Bilgili, En Güçlü, En İyi’dir. (EBEGEI) (Varsayım) (2) Tanrı varsa, Kötü/kötülük olmayacaktır (1’den) (3) Dünyada kötü/kötülük vardır (Varsayım) (4) Onun için, Tanrı yoktur.(1,2,3) (1)den (2)deki sonucun çıkarılması çok aşırıdır. Eğer acı ve ıztırabı kötü/kötülük sayıyorsak, bunların uzun sürede haklı sayıldıkları pek çok örnek bulunmaktadır. Ayrıca,hür irademiz, Tanrın ın, bu irade içinde iyi-kötü tüm davranışımıza verdiği izni haklı kılmaktadır. Bu sebeple, (1) ile (3) teki varsayımlardan (4)te ulaşılan sonuç, dedüksiyon açısından, geçersizdir. Buradaki argümanı düzeltmek için, (2)yi aşağıdaki şekilde değiştirmek gerekiyor: 2* Eğer Tanrı var idiyse, mevcut olacak yegâne kötü/kötülük, yeterince iyi bir maksada yarayacak kötü şey olacaktı (aksi takdirde, Tanrı onu önleyecekti. Ve bu değişikliğe göre, uygulama aşağıdaki şekilde olacaktı : 3* Bazı kötü/kötülükler, hiçbir iyi maksada yaramaz, yani, ya karşılığında bir yarar sağlamayan, veya telâfi edilmeyen kötü veya kötülüklerdir. AMA : Hangi temele dayalı olarak bunu iddia edeceğiz? (3) açık olabilir, ama (3*) sadece kötü şeyin/kötülüğün mevcut olduğunu değil, karşılığı/iyi ile telâfisi bulunmayan kötü/kötülüğün de mevcut olduğunu ifade ediyor. Bunun için kanıtımız var mı, varsa, ne? Ateist : Eğer dikkatli düşünme ve araştırmadan sonra, bâriz bir E kötü şeyi, E kötülüğü telâfi eden hiçbir iyi şey /iyilik bulamıyorsak, E’nin karşıtı veya telâfisinin olmadığı sonucuna varmakta haklı olabiliriz. Dikkatli düşünme ve araştırmadan sonra Ariana Swinson’ın ölümünü telâfi eden hiçbir iyi şey / iyilik bulamıyoruz, [veya, sizin için en korkunç kötülük teşkil eden şeyi yazın], böylece, onu telafi edecek, ona karşılık teşkil edecek hiçbir iyi şey/iyilik olmadığı neticesine varmakta haklıyız. Bu nedenle, (3*)de ısrarda da haklıyız. Teist : Tanrı, esrarengiz şekillerde çalışır ve bizim bildiklerimizin çok ötesinde bilgiye sahiptir. Gerçek olan, Ariana’nın (1) ölümünde olduğu gibi, belli bir kötü şeyi, kötülüğü, daha büyük çapta şeyler içinde telâfisi pekâlâ mümkün iken, neyin telafi edeceğini veya telâfi edecek bir karşılık teşkil edeceğini ‟biz’ tespit edemeyiz, ona ‘biz’ karar veremeyiz. Bu nedenle, (3*)te israr etmede de haklı olamayız. Bu noktada, tartışma konusunun, mevcut olduğu üzerinde mutabık bulunulan, kötü şey/kötülükten çıkarılabilecek neticelerden, telâfisi/karşılığı olmayan kötü, kötülükler için, lehte, aleyhte kanıtların değerlendirilmesinin değiştiğine dikkat edin. Diğer taraftan, Ateist’ in tutumu, aşağıda yer alan şekilde daha iyi bir ifade kazanmış görünmektedir: (2)1 (5) Dikkatli izleme ve kafa yormadan sonra, bildiğimiz hiçbir iyi şey/iyilik, Tanrı’yı (Tanrı’nı n) E1 (ve E2P) kötülüğe izin vermesinde, göz yummasında haklı kılmaz, haklı kılamaz. (6) Bu nedenle,hiçbir iyi şey/iyilik, Tanrı’nı n E1 (ve E2P) kötü şeye/kötülüğe izin vermesine, bir dayanak ve ya neden de teşkil edemez. (7) Bu sebepten, Tanrı yoktur. 1) Bugün için verilmiş olan okuma parçası bknz: “The Problem of Evil : Too much suffering”. http://www.uta.edu/pkilosophy/faculty/burgess-jackson/russell.html. 2). Bu çeşit görüş, diğerleri yanında, William Rowe tarafından “Kötülükten Kanıtsal Görüş: Ikinci Bir Bakış, Daniel Howard Snyder,ed.,The Evidential Argument from Evil, (Bloomington & Indianapolis: Indiana University Press, 1996), pp.262-85. Bu görüşe (ve dedüktif-olmayan düşünme şekline dayanan diğerlerine de : “Kötü şey/kötülükten kaynaklanan Kanıtsal Görüşler” diyelim. Ariana’nı n ölümü, [veya gene, günlük korkunç bir olay düşünün]; telafisi olmayan bir olay mı? Göstermemiz gereken ne? a) Onu telafi edecek hiç iyi şey/iyilik bulamayabiliriz (özü itibariyle iyi değil ve kötüyü kötülüğü bertaraf eden, iyilik için bir ön koşul teşkil etmeyen anlamında). b) İyi veya kötü şeyin ne olduğuna ilişkin yargımız üzerinde şüphe etmemizi gerektiren özel bir nedenimiz yok. Ve “epistemik” prensip : c) Eğer, ( etraflı düşünme, araştırma vs.den sonra ) karşılık teşkil eden hiç iyi şey/iyilik bulamıyorsak, öyle bir iyi şey/iyiliğin olmadığını söylemeye de yetkili oluruz. Yanıt teşkil eden/telâfi eden Nedenler (a) tekrar) Kötü şeyin/kötülüğün serbest iradeye dayalı eylem ile nasıl telâfi edildiğine ilişkin olarak, teist bir açıklama yolu görmüştük. Ne yaptığımızı ve bunların sonuçlarını Tanrı’nı n kontrol etmesindense, serbest irademizle kötülük yapmamız daha iyidir. Şüpheler: Tanrı’nı n yaptıklarımızın sonuçlarını kontrol etmemesi, gerçekten daha mı iyidir? Bir kimseye çok şiddetli acı veren bir eylemde bulunursam ve Tanrı araya girip sebep olduğum bu acıyı azaltırsa veya birini öldürmeye kalktığım zaman, Tanrı araya girip kurşunu havaya çevirirse, dünya daha iyi bir dünya olmaz mıydı? Böyle bir müdahale, hürriyetimle uzlaşma olsa da, eylemime karışma teşkil etmemesi yönünden takdire şayandır. [Kabaca, serbest irade, bir kimsenin niyetleri ve iradesine göre seçtikleri ile ilgili bir şeydir. Hürriyet ise, hâsıl ettiklerimdir. Yukarıdaki taslak senaryoda görüleceği üzere, yaptığım seçimler, kötü şeyler olsa da, serbest seçimlerdir. Kısıtlanan, bunları gerçekleştirmede başarısız kalmamdır.] • Tanrı’nı n bize (sırf) “hürriyet duygusu” vermek için, bazen kötü şey/kötülük güden tercihlerimizin dahi uygulamasına göz yummasına karşın, böyle yapacağına, en korkunç durumlarda olsun, müdahale etse idi, daha iyi olmaz mıydı? Unutmayın ki, insanlar, başkalarının yaptıkları kötü şeyleri/ kötülükleri görerek, tanık olarak veya haberleri dinleyerek, ayrıntıları okuyarak, hatta bu konuda romanları okuyarak çok şey öğrenmeye muktedirler. Öldürmenin yanlış, kötü bir şey olduğunu öğrenmem için, bir kimseyi öldürmeme ihtiyacım yokturP • Serbest irade ile seçilmiş kötü şey/kötülüğün, bazen bireye tanınan hürriyetin iyi yönü ile telâfi edildiğini bir an için kabûl etsek de, görüldüğü kadar, hür irade ile seçilmiş bu kadar çok kötü şey/kötülük de olmaması gerekirdi. Ve, ayrıca, rica eylemlerimizden hangilerinin, şayet var ise, gerçekten hür olduğu söylenebilir? (Kurs’un ileri bölümlerinde bu konuyu daha fazla ele alacağız.) • Ya Doğal âfetlerin sebep oldukları acı ve istiraplara ne demeli?, (bunlarda) hiçbir insan unsuru yok!? IV. Neticeler üzerinde hükümler ((b) tekrar) Teizm’e karşı kanıtsal argümanın, dünyadaki belli nitelik ve nicelikteki kötü şey ve kötülüklerin, mümkün kıldıkları daha büyük iyilikler tarafından haklı gösterilemiyeceği iddiasına dayandığını, kötünün/kötülüğün iyi sonuçları aştığı görüşünü savunduğunu, unutmayın. Ancak, bizim bu konudaki yargımız, soru halinde ifade edilebilir: (a) Kötülüğün ne tip bir iyiliği mümkün kıldığını biliyor muyuz? (b) kesin olarak ne kadar kötülüğün gerektiği, açık mı? Böyle değer yargılarında bulunurken dikkatli olmamızın gerekmesine karşın kötü şey/kötülük probleminin savunucusu, bilinen bir iyinin/iyiliğin olmadığını, veya, belki, hatta, etrafımızda mevcut aşırı ıztırabın üstesinden gelecek, inanılabilir somut/kavranabilir iyi/iyilik olmadığını söyleyebilecektir.Her ne kadar (ak’la-kara arasında), uzun vadeli kazanç için, çekilen mevcut ıztırabı dengelemenin güç olduğu, ancak görünürde memnuniyet verici ‘gri alanlar’ da varsa da, dünyadaki kötülükler, bu gri alan içinde yer almamaktadır. V. Delil ((c) tekrar) Belli bir kötü şeyi/kötülüğü (Ariana’nın ölümü veya başka bir korkunç olayı) telâfi edecek herhangibir iyi şey/iyilik bulamadığımızı farzedin, ne neticeye varmamız lazım? Telâfi edilemedi sonucuna mı varmamız lazım? Teist : Bilgi ve anlamamız limitlidir. Belli bir kötü şey/kötülüğü neyin telâfi ettiğini bulamamış olmamız vakıası, bizi, onu telâfi edecek hiçbir iyi şey/ iyilik yoktur genel neticesine varmamızda haklı veya yetkili kılmaz. Ateist : Delil ve teyidin olağan prensiplerine göre, telâfi edici bir iyi şey/ iyilik bulmaya ilişkin araştırmamızın başarısızlığa uğramasından ötürü, öyle bir iyi şey/iyilik olmadığı sonucuna varmamız, makûldur. Sonuca varma modelini, daha somut örneklerle ele alalım. Şöyle düşünün: (8) Bu odada, kimse tarafından görülmüş bir fil yoktur. (9) Bu odada fil yoktur. Böyle bir önceki ile bağlantılı durumların telkîn ettikleri gibi, bir şeyin olmadığı sonucuna, elbetteki dikkatli izleme ve düşünmeden sonra, makûl bir şekilde varabiliriz. Bir kimsenin, yakın araştırmadan sonra bu odada fillerin olmadığı sonucuna varmayı reddetmesi, gayri makûl, hatta, mantıksız olacaktır. (10) Bu halıda, izlenmiş bakteri yoktur. (dikkatli baktım)! (11) Bu halıda hiç bakteri yoktur. Bağlantılı sonuç, zayıf. Neden? Çünkü, belli cihazlar olmadan bakterileri görmeyi bekleyemeyiz vs. Böylece, geçerli prensip, aşağıdaki gibidir: (BÇŞ) Bulup çıkarma Şartı (DC) ( Detectibility Condition’ın baş harfleri) “P birşeyi görememe (bir fili, bir kişiyi, bir nedeni gibi) bizim, o şeyin orada olmadığına inanmamıza neden teşkil eder;ancak bu, yalnız,orda olsaydı, mutlaka göreceğimize inanmakta haklı isek, geçerlidir.” (Russell, kısım 2, para. 8) Teist bir kimse, dikkatli izlem ve kafa yormamızın dahi, Tanrı’nı n düşünme tarzı ve nedenlerini bize açıklayamayacağını, muhtemelen bu görüşünden emin bir şekilde bize iddia edecektir; böylece, dünyad aki kötü şey ve kötülükleri telâfi edecek iyi şey ve iyilikleri bulamamış olmamız, kötülüğün telâfisiz kalacağını bir hükme bağlamamaktadır. Bununla beraber, acaba (BÇŞ) doğru mu? Russell, aksini savunuyor. Bir hipotezin diğeri üzerinde doğrudan kanıta sahip olamasak da, hipotezler arasında sadelik kriterini kullanarak, bir hükme varabileceğimizi söylüyor. Aşağı yukarı, düşündüğümüz gibi bir dünyada olduğumuz hipotezini, ve alternatif hipotez olarak da, bir Matrix dünyada olduğumuzu düşünün. (Matrix dünyada, gerçek-dünyevî şeyler üzerindeki inançlarımız, bilgisayarlarla manipüle edilmektedir.) Soruyoruz: Masanın üstünde bir kahve fincanı var mı? Ben görmüyorum. Niçin? Yanıt 1 (basit): Orda bir kahve fincanı yok . Yanıt 2 (ister istemez karmaşık): Matrix bilgisayarlar kahve fincanını görmem için gerekli donanımları kurmadılar. (Emin olamamamıza rağmen) Bunların hangisi makûl yanıttır? Görünüşe göre Yanıt 1. Şimdi sorun: Dünyadaki kötü şey/kötülükler, daha büyük iyi şey/iyilikler tarafından telâfi ediliyor mu? Ben görmüyorum. Neden? Yanıt 1 (basit): Özü itibariyle nedensiz ıstırap. Yanıt 2 (ister istemez karmaşık): BirTanrı var, onun anlayamadığımız büyük bir plânı var: ıztırap (çekme de), o plânın (bir) parçası. Makûl yanıt, (aynı zamanda) Yanıt 1 dahi, değil mi? Şüphesiz, Elbette daha basit bir yanıt olarak görünüyor. Dünya hakkında en iyi teorimizi oluşturduğumuzda, gereksiz yere karmaşık olanın yerine, daha basit açıklamayı seçmek daha makûl değil mi? Eğer öyle ise, teist’in sonuçları yerine ateist’inkileri kabûl etmek için makûl nedenlerimiz var. (Düşünmek için soru : Bu basitlik görüşü,dedüktif-olmayan (tümdengelim) bir husus mu? (Dar anlamda) tümden-gelim mi? Endüktif mi? Doğrudan kanıtımız olmadığı zaman, en basit hipoteze inanmakta haklı değilsek, o takdirde, teist’i n herhangibir kimse gibi kuvvetli şekilde savunduğu pek çok şey hakkında da şüpheci olmamız gerekirdi (gerekecekti). Dünyanın 100 yıldan fazla zamandır mevcut olduğuna ne nedenle inanıyoruz? Düşünen diğer kimselerin ve başka düşünürlerin olduğuna neye dayanarak inanıyoruz? Aklın ötesinde bir dünyanın olmadığına ne sebeple inanıyoruz? Russell’ ın sunduğu gibi: “Bir fenomenin daha basit izahının, en daha makûl açıklaması olduğunu genellikle kabûl etmeyen (bir) teist, banyo yaptığı bebeği, yıkadığı su ile birlikte (dökmemeye) dikkat etmelidir.” Düşünmek için sorular: 1. X’ı hiç izlememiş olduğu vakıasına dayalı olarak, bir insan, hangi şartlar altında, X’ın mevcut olmadığı sonucuna makûl nedenlerle varabilir? Ya şayet X = : - diğer düşünürler ise? - Kötülükleri telâfi Eden İyilik ise? - Hayâletler ise? - Tanrı ise? 2. p inancını makûl nedenlerle muhafaza etmek için, ne derece veya ne çeşit kanıt gereklidir? İki elim olduğuna, fincanımda kahve olduğuna, birkaç onyıl önce dünyada doğduğuma, yarın güneşin doğacağına, zevk için adam öldürmenin yanlış olduğuna inanmam için,ne gereklidir? Tanrı’ya inanma, veya belli (aşikâr) tüm kötü şeyler ve kötülükler için, onları telâfi edecek iyi şey ve iyiliklerin olduğuna inanmak tüm bu şeylerle nasıl uyuşuyor, nasıl bağdaşıyor? 3. Birşeyin iyi veya kötü olduğuna, kimin kriteri ile hüküm veriyoruz? Bir teist’in: Tanrı’nı n, bizim sahip olduğumuz (bir kısmını) kötü olarak saydıklarımızı, O’nun ise iyi; ve iyi olarak saydığımız (bazılarını), O’nu n ise kötü addettiği, bizimkinden farklı bir moralitesi olduğunu iddia etmesi, yeterli mi? Tatmin edici mi? Pek çok kimseye göre, en güçlü olmasına karşın, Tanrı, muhakeme kurallarını veya mantık kanunlarını çiğneyememekte veya yeni mantık kanunları yaratamamaktadır. Ya: işkence ve zevk için öldürmek yanlıştır gibi ahlaki prensipleri? Göründüğüne göre, tüm insan cemiyetleri için ortak ilkeler, ortak prensipler. Tanrı hem bunları ihlâl edip, hem hâlâ iyi olabilir mi?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ZİHİN-BEDEN PROBLEMİ

GİRİŞ Zihin felsefesi, şuurla ilgili konular, fiziksel ölümden sonraki hayat, iradenin özgürlüğü, zihinsel hastalıklar, zihnin davranışta rolü, duygular (kızgın olmak, aşık ya da mutlu olmak nedir?) ve bunlar gibi birçok çözülmez sorunla ilgilenen bir daldır. Zihin kavramı ile ilgili temel sorunlar özellikle zihin-beden sorunu ile başka zihinler sorunudur. Bu ikisi zihin felsefesinin en temel problemleri olarak görülmektedir. Hatta Searle’e göre son elli yıldır, zihin felsefesinin temel tartışma konusu zihin-beden sorunudur. Öyle ki, filozoflar çoğu zaman başka şeylerden bahsediyor gibi görünürler fakat asıl amaçları zihin-beden sorunu hakkında görüşlerini bildirmektir. 1 Bu çalışmada 50’li yıllardan itibaren dil felsefesi alanında, 80’li yıllardan itibaren de zihin felsefesi alanında geniş ve derin etkileri olan eserler veren çağdaş düşünür John Searle ile birlikte, modern felsefenin kurucusu kabul edilen René Descartes, On yedinci yüzyıl filozofları olan Leibniz ve Spin

PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK

PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK NEDİR ? Hızla değişen dünyamızda, meydana gelen bilimsel ve teknolojik yenilikler, toplumsal yaşamı da daha karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir. Bunun sonucunda, yeni neslin en iyi yetiştirilmesi, yeteneklerinin israf edilmemesi, hızla değişen dünyaya ve karmaşık toplum yapısına uyumunun en iyi şekilde sağlanması zorunlu hale gelmiştir. Bunun sonucunda PDR hizmetlerinin önemi kavranmış ve tüm dünyada yayılma hızını artırmıştır. Rehberlik öğrenci kişilik hizmetleri bünyesinde düşünülen ve bireyin, yaşamının çeşitli aşamalarında, gelişimine ve uyumuna etki eden faktörlerin bilinmesi ve onun yerinde kararlar veren dengeli bir kişi olması amacını güden hizmetler bütünüdür. Rehberlik kavram ve bir hizmet olarak bireyin gelişimine, bugünkü ve gelecekteki toplumun uyumuna yönelmiştir.

PSİKOLOJİYE GİRİŞ

PSİKOLOJİYE GİRİŞ ÜNİTE 01 psikoloji davranışın ve zihinsel süreçlerin bilimsel olarak çalışılmasıdır İlk psikoloji Laboratuarı : 1879 da Almanya’da Leipzing Üniversitesinde Wilhelm WUNT psikolojinin tarihi : İlk psikoloji Laboratuarı : 1879 da Almanya’da Leipzing Üniversitesinde Wilhelm WUNT tarafından açılmıştır. bununla psikoloji başlar.daha öncede psikolojik araştırmalar yapılıyordu ama modern anlamda bir labaratuvar açtı wunt. ve psikolojiyi bilimsel bir disiplin olarak tanımladığı o zamana kadarki yapılan araştırmalarıda kapsayan ilk ders kitabı yazdı . psikolojik yaklaşımlar : yapısalcı yaklaşım-işlevselci yaklaşım-gestaltçı yaklaşım-davranışcı yaklaşım-psikodinamik yaklaşım-bilişsel yaklaşım-insancıl yaklaşım