Ana içeriğe atla

İnanmak için Neden? Tanrı Var mı/Mevcut mu?


Ontolojik Yaklaşım (*) Soru ( ve cevaplar için çerçeve) -- Tanrı var mı? (Bu soruda,Tanrının, kusursuz bir varlık, bir mevcudiyet olduğu, felsefî/dinî kavramını varsayacağız – Tanrının bu kusursuzluğu, bu mükemmelliği: en güçlü, en yetenekli, ve en kusursuz ölçüde iyi, olduğu temel niteliklerini içermektedir.) Teist: Evet, Tanrı vardır. Rasyonel Teizm: Tanrın ın varlığına inanmak için akla uygun temeller (sağlam nedenler) vardır. Akıl-dışı İnanım, Akıl-dışı Teizm : Tanrını n varlığına inanmak için, akla uygun temeller (sağlam nedenler) yoktur, ama Akıl-dışı Teist, sağlam nedenlersiz de inanır. İrrasyonel Teizm: Tanrının var olmadığına inanmak için akla uygun sebepler, sağlam nedenler vardır; ancak, İrrasyonel Teist, gene de (akla,düşünmeye rağmen) Tanrının var olduğuna (bir nevi gözü-kapalı) inanır. Ateist : Hayır, Tanrı yoktur. Agnostik, Bilinemezci: Bilmiyor. (veya : ne Tanrını n var olduğunu, ne de varolmadığını bilmiyor.) Tanrını nVarolduğunu savunan Görüşler : Rasyonel Teizm, Tanrını n varolduğunu savunan görüşler temin etmeye çalışır, örneğin : Kozmolojik Görüş : Herşey, ya, bağımlı bir varlık, veya, bağımsız (kendinden mevcut, var-olma nedeni, kendisi olan) bağımsız bir var-oluşumdur; bu görüşe göre, her şey bağımlı değildir; öyle ise, bir şey, yani Tanrı (kendinden-mevcut; var-olma nedeni, kendi olduğu için), bağımsızdır. ( * ) Ta nrı ke limesinin anlamından hareket ederek, Tanrını n mevcudiyetini, var olduğunu anlamak. Teleolojik Görüş/Tasarıma Dayalı Argüman: Dünya düzeni ve sistematiğinin en iyi açıklaması, bunların kusursuz bir tasarımcı tarafından yapılmış olduğu Hipotezidir. Bu görüşe göre, kusursuz Tasarımcı (Tanrı), dünyanın mevcudiyetinden sorumludur. Ontolojik Görüş : Bugün üzerinde duracağımız konu 8 Ontolojik Argüman: Ontolojik Argümanı diğer görüşlerden ayıran özelliklerinden biri, bu argümanın Tanrının var olduğunu kanıtlamak için, sadece “Tanrı kavramı”ndan hareket etmesidir. Başka bir deyimle, yeryüzünde oraya buraya giderek Tanrı'yı araştırmanıza gerek yoktur; sadece Tanrı'nın ne olduğunu bilerek, örneğin, Tanrı kavramına sahip olarak, bunun sonuçlarını görmek,Tanrı'nı n varolduğunu göstermek için yeterli olmalıdır. Öyle ise, kullandığımız Tanrı kavramı nedir? Tanrı = mutlak anlamda “kusursuz” bir varlıktır. Yani, O'ndan daha büyük hiç bir varlık, mümkün değildir, ondan daha büyük bir oluşum, bir varlık düşünülemez. (Bir an için) bu Tanrı kavramını kabûl edelim. Şimdi, Tanrı var mı, sorusunu hâlâ yanıtlamak için, varolmaktan neyi kastettiğimiz konusunda biraz daha açıklama yapmalıyız. Önce, gerçekte varolmakla, “anlamada” veya “düşüncede” varolmak arasındaki farklılığı dikkate almalıyız. İşte bazı örnekler: Mevcut Mevcut değil Charles Nehri Gençlik Ceşmesi Çift Dişli Hayvanlar Unikornlar (ok boynuzlu mitolojik at) Boston Atlantis (Kıtası) George W.Bush Sherlock Holmes Açık şekilde anlaşılacağı üzere, önümüzdeki konu, Tanrı' nı n düşüncede var olup olmadığı 8 bazı insanların Tanrı fikrine sahip olup olmadıkları, değil. Pek çok insanın böyle bir fikri vardır (veya öyle gibi görünürler). Buradaki soru, sahip oldukları kavramın, -“Tanrı” ile ilişkilendirdikleri fikrin - , aklı çevreleyen dış dünyada gerçek olup olmadığıdır. Anselm ve Descartes gibi Filozoflar, zorunlu olarak var olmayacak şeyler olduğunu öne sürebileceğimiz gibi, bazı şeylerin zorunlu olarak varolmaları gerektiğini gösterebileceğimizi savunmuşlardır.Bazı kavramların örneklerinin olmayışlarının, kavramın kendi-kendisi ile tezat içinde olmasından ileri gelmesi, mümkün ve inandırıcıdır: Kareçember = Kare şeklinde bir çember Kareçemberlerin mevcut olmadıklarını gösteren Argümanlar: 1) Kareçember kavramı, aynı zamanda kare ve çember şeklindeki bir figür kavramıdır. 2) Kare ve çember şeklinde bir figürün var olması, mümkün değildir. 3) Kareçember kavramı, mevcut olması mümkün olmayan bir kavramdır. 4) Bu nedenle, zorunlu olarak,Kareçember diye birşey yoktur. Ancak, zorunlu olarak örneği olması gereken kavramlar da var mıdır? Bu sorunun îma ettiği kavram olan, Tanrı kavramı, işte böyle bir kavramdır. Yürüttüğümüz düşünce tarzını takip etmek için, varolmanın “kusursuzluk” olduğunu dikkate almamız gerekmektedir. Bu ne demek oluyor? Bir roman kahramanını, örneğin, Sherlock Holmes'u düşünün. Sherlock Holmes, kusurludur. Pekçok bakımdan kusurludur (örneğin, pipo kullanır, sabırsızdır, tahkir edici olabilir vs.).Belki (en önemli) kusurlarından biri, galiba, gerçekte varolmayışıdır! Böyle bir iddia, (gerçek-olmayan) herhangi bir şeyin, var olması halinde, daha kusursuz olacağını ifade etmektedir. Bundan dolayı, Sherlock Holmes, kısmen de, gerçekte var olmadığı ve daha çok, sadece hikâyelerde var olduğu için, eksiksiz bir kusursuzluğa sahip değildir. Böylece, bu fikirleri bir araya getirirsek, “ontolojik görüş” ün şu versiyonuna varırız: 1) Tanrı kavramı, “mutlak” anlamda kusursuz bir yaratık, kavramıdır; yani, ondan daha kusursuzu olanaksızdır. 2) Var olma,kusursuzluğun yansımasıdır, yani, “büyük-kılan” bir niteliğe sahip olmaktır: varolmak, varolmamaktan daha büyük olmak demektir. 3) Var olma bir mükemmellik, kusursuzluk yansıması, “büyük-kılan” bir nitelik olduğu için, eğer Tanrı gerçekte fiilen mevcut olmuyor ise, o takdirde, Tanrının tüm niteliklerinden daha üstün ve fazladan mevcut olan birşey, var olmalıdır. Fakat, Tanrını n tanımı göz önünde tutulduğunda, bu olanaksızdır. 4) Bundan dolayı, Tanrı kavramı, mevcut, ve var olan bir oluşumun kavramıdır. 5) Bu sebepten, Tanrı vardır, Tanrı mevcuttur. İtirazlar: 1. Kusursuz Ada Anselm’e göre, özü varlık içeren sadece bir şey vardır, o da: Tanrı’d ır. Peki ama, bu kısıtlama nereden geliyor? Niçin, özü bu şahane niteliğe sahip başka şeyler de olamıyor? Ve, öyle ise, niçin biz, bu diğer şeyleri, Anselm’ in Tanrının mevcut olduğunu ispatladığı gibi ispatlayamıyoruz? Anselm’in Tanrını n varolduğunu ispatlamak için sunduğu aynı görüş şekli, kusursuz bir adanın mevcudiyetini ispatlamayı desteklemek için de sunulabilir. Farzedin: X süper bir ada, x, mutlak anlamda kusursuz bir adadır. Böyle bir varsayımda, yukardaki argümanda,Tanrı yerine ‘süper ada’yı koyarsak, bu düşünce tarzının, kusursuz bir adanın mevcut olduğunu da göstermesi gerekir. Ama süper ada diye bir şey yoktur. Öyle ise, bu görüşte bir yanlışlık olmalı, ya da bir yanlışlık.var demektir. 2. Şeyler'i, tanımlamak yoluyla mevcut edemezsiniz. (4)ten (5)e geçişteki düşünce tarzı, sorun taşıyor. (4) tuhaf bir dayanaktır ve iki şeyden herhangi birinin anlamına gelebilir: 4(a) halinde, Tanrı kavramını tatmin etmek için, sizin de var olmanız gerekirdi. Yani, bir şeyin Tanrı kavramını tatmin edebilmesi, karşılayabilmesi için, var olması, mevcut olması gereklidir. 4(b) (Diğer taraftan), var olan birşey, Tanrı-kavramını karşılar. Farklı bir örnek düşünün. Şunu varsayın: Bir runicorn = df varolan bir unikorn (tek boynuzlu at) RU 4(a) runikorn-kavramını kanıtlamak için, sizin de mevcut olmanız gerekir. (Doğru !) RU 4(b) Varolan birşey, runikorn-kavramını da kanıtlar. (Yanlış!) Runikorn’un varolan bir runikorn'dan, mevcut herhangi bir tane olduğu çıkmaz. Başka bir deyimle, runikorn-kavramını desteklemeniz için sizin de mevcut olmanız şarttır, ama, runikorn-kavramının mevcudiyetini destekleyen hiçbir şey, bu şartı takip etmiyor. Bu düşünme şekillerinden, (5) Tanrı vardır sonucuna ulaşabilmemiz için, ihtiyacımız olan, (4b) dir. Ancak, (1-3)ü takip edenin (4a) olduğunu görüyoruz. Kaydetmek gerekirse: (1) özü itibariyle,kavramın ancak kusursuz bir varlığın mevcudiyetinin destekleyeceğini söylüyor, ve (2-3)böyle bir mevcudiyetin var olması gerekeceğini söylüyor; böylece her ikisini bir araya getirerek (4a)yı, sizin de var olmanız gerektiği kavramını elde ediyoruz. Burada Güçlük, (4a) dan (4b) ye tartışmasız bir varış yolu olmamasında (yok). Bununla beraber, kareçember görüşü farklıdır. Bu görüşte, (4a) nın karşılığından (4b) karşılığına rahatlıkla ulaşabiliriz. Yani: (S4a) Kareçember-kavramını desteklemek için, mevcut olmanız gerekmiyor. (S4b) Var olan hiçbir şey kare-çember kavramını desteklemez; bu kavrama kanıt, oluşturmaz. 3. Var olma, mevcut olma, bir nitelik/bir özellik değildir. Derslerde belirtilmiş olan nedenlerden ötürü, pek çok filozof, ‘mevcudiyet’ in, varolmanın, o nesnenin (ayrılmaz) bir niteliği olmadığı sonucuna varmıştır. Bu, daha ziyade, bir şeyin var olduğunu söylemek için, o şeye ait bu çeşit bir kavramın örnekleri olduğunu ifade etmektedir. Eğer bu doğru ise, (2)deki varsayım sorunludur, tartışmalıdır. Varlığın bir kusursuzluk olduğu fikrinin Tanrı’ ya nasıl uygulanacağı, açık değildir. Tanrı kavramının, eğer Tanrı varsa, daha kusursuz olacağını mı söylememiz lâzım? Ama,kimse, Tanrı kavramının kusursuz olduğunu, îma dahi etmedi ki. Sonuç Row’un, bazı argümanlarının, benim düşünüşümden daha katı ve kuvvetli olduğunu göreceksiniz. Örneğin, Rowe, ‟kusursuz ada” ve mevcudiyetin bir nitelik olmadığı iddiasına karşı, Anselm’i savunmaya çalışıyor. Kanımca yanılıyor ve karşı görüşler, oldukça güçlü. Rowe’un kendi görüşüne göre, Tanrının mümkün bir varlık olduğu görüşünü Anselm’e bağışlamakla yanılıyoruz, yani, mutlak anlamda kusursuz bir varlık olması gerektiğinden, mümkün olmadığını iddia etmek dahi, olanak dışıdır. Ama, bu konudaki düşünme tarzı, ikna edici değil. Bu arada,Ontolojik Görüş’ü n başarısızlığının, Tanrı’nı n varolmadığını göstermediği ne de Tanrı’nı n varlığına inanmak için iyi nedenler olmadığı anlamı taşımadığını da, gözden kaçırmayın ve not alın. Sonuç olarak, sadece, bir görüş. Ancak, ‘var olma’ yolunda, çok düşünmemize de olanak sağlıyor. Bu, niteliği ile, sadece bir argüman.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PSİKOLOJİYE GİRİŞ

PSİKOLOJİYE GİRİŞ ÜNİTE 01 psikoloji davranışın ve zihinsel süreçlerin bilimsel olarak çalışılmasıdır İlk psikoloji Laboratuarı : 1879 da Almanya’da Leipzing Üniversitesinde Wilhelm WUNT psikolojinin tarihi : İlk psikoloji Laboratuarı : 1879 da Almanya’da Leipzing Üniversitesinde Wilhelm WUNT tarafından açılmıştır. bununla psikoloji başlar.daha öncede psikolojik araştırmalar yapılıyordu ama modern anlamda bir labaratuvar açtı wunt. ve psikolojiyi bilimsel bir disiplin olarak tanımladığı o zamana kadarki yapılan araştırmalarıda kapsayan ilk ders kitabı yazdı . psikolojik yaklaşımlar : yapısalcı yaklaşım-işlevselci yaklaşım-gestaltçı yaklaşım-davranışcı yaklaşım-psikodinamik yaklaşım-bilişsel yaklaşım-insancıl yaklaşım

ZİHİN-BEDEN PROBLEMİ

GİRİŞ Zihin felsefesi, şuurla ilgili konular, fiziksel ölümden sonraki hayat, iradenin özgürlüğü, zihinsel hastalıklar, zihnin davranışta rolü, duygular (kızgın olmak, aşık ya da mutlu olmak nedir?) ve bunlar gibi birçok çözülmez sorunla ilgilenen bir daldır. Zihin kavramı ile ilgili temel sorunlar özellikle zihin-beden sorunu ile başka zihinler sorunudur. Bu ikisi zihin felsefesinin en temel problemleri olarak görülmektedir. Hatta Searle’e göre son elli yıldır, zihin felsefesinin temel tartışma konusu zihin-beden sorunudur. Öyle ki, filozoflar çoğu zaman başka şeylerden bahsediyor gibi görünürler fakat asıl amaçları zihin-beden sorunu hakkında görüşlerini bildirmektir. 1 Bu çalışmada 50’li yıllardan itibaren dil felsefesi alanında, 80’li yıllardan itibaren de zihin felsefesi alanında geniş ve derin etkileri olan eserler veren çağdaş düşünür John Searle ile birlikte, modern felsefenin kurucusu kabul edilen René Descartes, On yedinci yüzyıl filozofları olan Leibniz ve Spin

Franz KAFKA – Dönüşüm Üzerine

Franz Kafka , (d. 3 Temmuz 1883 – ö. 3 Haziran 1924) modern dünya edebiyatının ikonik ve özgün yazarlarından biridir. Temmuz 1883’te Prag’da ufak moda eşyalar satan bir dükkan işleten Hermann ve Julie Kafka’nın 6 çocuğunun ilki olarak dünyaya gelmiştir. İki erkek kardeşi daha bebekken ölmüştür. Üç kız kardeşi de kendinden uzun yaşamıştır. Hukuk okumuş, boş zamanlarında yazmaya başlamıştır. Yazıları, ilk olarak Betrachtung, 1912 yılından itibaren yayımlanmaya başlamıştır. Kafka’nın duygusal deneyimleri ve ailesiyle olan ilişkileri eserlerinde özellikle günlük ve mektuplarında ifade bulmuştur. Babaya Mektup’ta (Almanca: Brief an den Vater) Kafka’nın bakış açısından babasıyla olan ilişkisi gözükmektedir. Hayatta olduğu süre içerisinde 7 kitap yazmıştır. Bunların yanında 3 tamamlanmamış roman ve birçok mektup ve günlük bırakmıştır gerisinde. Kafka yakın arkadaşı Max Brod’dan öldüğünde tüm bu eserlerini yakmasını istemiştir. Max Brod’un Kafka’nın bu isteğini yerine getirmemesi sayesin