Ana içeriğe atla

Aristoteles’in Nikomakhos’a Etik’i


Prof. Rae Langton Birinci kitap: 1097a-1098a. 1.Aristoteles’in sorusu: Başlıca iyi nedir? Đnsan hayatının nihai amacı nedir? Aristoteles’e göre bu iki soru aslında aynıdırlar ve bu amaçla, tekrarlayarak da olsa, böyle bir başlıca iyinin olması gerektiğini iddia eder. Yapılanlarda kendisi için istediğimiz, başka şeyleri de onun için istediğimiz bir amaç varsa ve her şeyi herhangi başka bir şey için tercih etmiyorsak (çünkü bu şekilde sonsuza kadar gider, dolayısıyla arzumuz boş ve boşuna olur), bunun iyi ve başlıca iyi olacağı açıktır. (1094a:20) Verdiği cevap ‘mutluluk’ veya eudaimoniadır. Bu cevap Aristoteles’i bir tür hazcı yapar; aslında oldukça seçkin bir hazcıdır. Buradaki ‘mutluluk’ veya eudaimonia, “gelişme” fikrine “memnuniyet” fikrinden daha yakın durur: bir bitkinin veya hayvanın gelişmesi ile karşılaştırınız. 2.Mutluluk yalnızca kendisi için amaçlanan tek şeydir. Mutluluk amaçlar arasında eşsiz bir konuma sahiptir. Mutluluk yalnızca bir amaç olarak hedeflenen tek şeydir; başka şeylere bir araç veya alet olarak hedeflenmez: tek eksiksiz amaçtır. Bazı amaçlar (mesela zenginlik ve müzik aletleri) başka amaçların aracı olarak kullanılırlar. Mutluluk eksiksiz bir amaçtır. Peki ya zekâ, onur ve zevk? Bunlar da kısmen (zenginlik hariç) yalnızca kendileri için amaçlanırlar ancak aynı zamanda da başka şeylerin amacıdırlar –zekâ sadece kendisi olarak değil aynı zamanda mutluluğun bir aracı olarak görülür. Ancak Aristoteles’e göre hiç kimse mutluluğu başka bir şeyin aracı olarak aramaz: mutluluk her zaman kendisi için bir amaç olarak hedeflenir. 3.Mutluluk tek başına, hayatı yaşamaya değerli kılar. Burada Aristoteles mutluluğun başlıca iyi olduğu iddiasını desteklemek için başka bir fikir sunar. Mükemmel olan iyi kendi içinde yeterlidir: Kendi içinde yeterli olmayı ise, tek başına alındığında hayatı tercih edilecek kılan ve hiçbir eksiği bulunmayan şey diye kabul ediyoruz; mutluluğun böyle bir şey olduğunu düşünüyoruz. (1097b:18) Aristoteles sadece münzevi hayatı değil, arkadaşlar ve aileyi kapsayan sosyal bir hayatı göz önünde bulundurmaktadır; “çünkü insan kendi doğası gereği sosyal bir varlıktır”. 4. Bir amaç olarak iyi ve kendi içinde yeterli olarak iyi. Mutluluk eylemlerin yöneldiği amaçtır ve hayatı yaşamanın değerli olmasına yeterlidir. Aristoteles’e göre yalnızca bir amaç olarak, kendi içinde değerlendirdiğimiz şey aynı zamanda kendi içinde yeterli bir iyi olan şeydir (modern deyişle: kendinden değeri vardır). Aristoteles bu ikisinin birlikte ortaya çıktığını düşünse de, durum böyle olmak zorunda değildir. Bir düşünce bir şeye karşı tavrımızla ilgilidir: Bu şeye yalnızca kendisi için mi yoksa sadece başka şey için mi değer veriyoruz? Diğer düşünce ise iyiliğin doğası ile ilgilidir: Bu şey kendi kendine, yalıtılmış bir halde mi iyidir, yoksa iyiliği için başka bir şeye mi dayanmaktadır? Đlke olarak bizim amaç olarak değerlendirdiğimiz şeyin kendinden veya ‘kendi içinde yeterli’ değeri olmayabilir ve kendinden ‘kendi içinde yeterli’ değeri olan şeyi bir amaç olarak değerlendirmekte başarılı olmayabiliriz. 5.’Mutluluk nedir?’. Bu soruya işlev fikri üzerinden bir cevap verilebilir. Aristoteles’in işlev fikrini yaşayan bir insanın doğasını anlamak için nasıl kullandığını gördük; şimdi bu fikri yaşayan insan için iyinin ne olduğunu keşfetmek için kullanılacaktır. Mutluluğun en iyi şey olduğunu söylemede bir anlaşma varmış gibi görünmektedir ama bundan öte onun daha açık olarak ne olduğunun söylenmesi arzu edilmektedir. Belki insanın işlevinin ne olduğunu kavrarsak, bu gerçekleşebilir. Çünkü nasıl bir flütçünün, bir heykeltıraşın ve her ustanın, genellikle de bir işi ve yaptıklarının iyi olması, onların işleviyle alakalı görünüyorsa, insan için de aynen böyle düşünülebilir, tabii ki onun herhangi bir işlevi varsa. (1097b:23) Bir şeyin işlevi sadece o şeyin ne olduğunu değil, aynı zamanda olduğu şeyin iyi bir modeli olması için de gerekeni belirler. Lir çalan birinin işlevi lir çalmaktır ve iyi bir çalgıcı ise liri iyi çalacaktır. Đnsan için de böyle bir işlev var mıdır? Eğer varsa bu bize bizim için iyi olanı bulmakta faydalı olacaktır. 6.Yaşayan başka şeylerle karşılaştırma. Đnsanların birden fazla işlevleri vardır: yaşayan varlıklar olarak beslenme, gelişme, hareket ve duyumsama işlevlerini yerine getirirler. Bu işlevler bitkiler ve hayvanlarda ortaktırlar. Bizim gerçek işlevimiz nedir, yani insanlara özgü olan işlev nedir? Cevap: ‘Rasyonel olanın pratik hayatı’, ‘rasyonel bir prensibe sahip olanın aktif hayatı’. 7.Đnsanların gerçek işlevleri. Đyi, genel olarak, birinin gerçek işlevini yani onu diğerlerinden ayıran, sadece ona has işlevi yerine getirmesine bağlıysa (bir bitkinin, gözün veya flüt çalan birinin işlevi olabilir) bu durumda bir insanın işlevi ‘ruhun rasyonel bir ilkeye göre olan etkinliğidir’; insan için iyi olan da “ruhun mükemmellik bağlamındaki etkinliğidir”, yani erdemdir. (1097a15-1098a8). 8.Aristoteles’in argümanının yapısı. Bizim bilmek istediğimiz: Đnsan için iyi olan nedir? Amaçların doğasından ve kendi içinde yeterli olan iyinin doğasından kaynaklanan argümanlar bize insanlar için iyi olanın mutluluk olduğunu gösterirler. Đşleve dair olan argüman bize insanlar için iyi olanın ruhun rasyonel bir ilkeye dayalı olan etkinliği olduğunu bildirir. Đnsanlar için iyinin bu iki açıklaması rekabet halinde değildirler: daha ziyade bunlardan mutluluğun ne olduğunu öğrenmekteyiz: mutluluk ruhun rasyonel bir ilkeye dayanan etkinliğidir. Mutluluk, insan işlevini iyi icra etmemizden doğar. Bu durumda mutluluk ve erdem bir ve aynıdır. 9.Bir kırlangıçla yaz gelmiyor (1098a:17). Mutluluk anlık değildir veya çabucak ortaya çıkmaz, bunun yerine istikrarlı bir karakter ile süregelir.

1.Hatırlatma. Đnsanlar için iyi olan nedir? Birinci cevap: mutluluk, çünkü kendisi için amaçladığımız yegâne şey budur –tek “eksiksiz amaç” ve de kendi içinde yeterli olan tek iyi de budur; kendi kendine hayatı yaşamayı değerli kılar. Đkinci cevap: ruhun mükemmellik bağlamında bir etkinliği –çünkü bu insanların asıl işlevlerini iyi bir şekilde yerine getirme şekilleridir. Bunlara bir araya topladığımızda: mutluluk ruhun mükemmellik doğrultusundaki bir etkinliğidir. 2.Mükemmeliyet veya erdem alışkanlık ile edinilir. Ahlaki mükemmellik ile onları önceden hiç kullanmadan sahip olduğumuz doğal yetilerimiz, mesela görme, birbirleriyle zıtlaşırlar. Ahlaki mükemmelliği alanında yaparak öğreniriz (1103a: 30): “tek kelimeyle, durumların ortaya çıkış şekli benzer etkinliklerin ortaya çıkış şekli gibidir”: Đnsanlar, ev yapa yapa mimar, lir çala çala lirist olurlar; aynı şekilde adil şeyleri yapa yapa adil, ölçülü davrana davrana ölçülü, yiğitçe davrana davrana yiğit insanlar oluyoruz. (1103a: 30) 3.Erdem bilgiyi, tercihi ve karakteri kapsar. Bir sanat veya müzik eseri için önemli olan yalnızca belirli bir niteliğe sahip olmasıdır; sanatçının ne düşündüğünü bilmemize gerek yoktur. Ancak mesele erdem olunduğunda önemli olan tek şeyin, etkinliğin ne olduğu değildir; etkinliğin nasıl yapıldığı ve yapanın nasıl olduğu da önemlidir: Eylemde bulunan, eylemde bulunduğu zaman birtakım şartlara haiz olmalıdır: ilkin, bilerek davranmalı, sonra eylemleri tercih ederek ve kendileri için tercih ederek yapmalı ve üçüncü olarak da eylemleri emin ve sarsılmaz bir karakterden sökün etmelidir. 4.Erdemli insan erdemin kuralını sağlar. Aristoteles’e göre bir edimin veya eylemde bulunanın erdemli olup olmadığını, bunları erdemli bir insanın yapacaklarıyla karşılaştırarak söyleriz. Adil olmayan veya makul olmayan bir insanın adil ve ılımlı edimlerde bulunabileceğini unutmayınız. Demek ki adil ve ölçülü kişinin yapacağı gibi yapılanlara adil ve ölçülü denir; bunları yapan değil, adil ve ölçülü kişilerin yaptıkları biçimde yapan kişi adil ve ölçülü oluyor. 5.Erdem ve orta ya da orta-dereceli. Çoğunlukla erdemler aşırıya kaçma ile eksiklik kusurları arasında arabulucu bir pozisyonda yer alırlar: cesaret boş özgüven ile korkaklık arasındaki ölçüdür; ölçülülük aşırı hoşgörü ile kayıtsızlık arasındaki ölçüdür; cömertlik cimrilik ile savurganlık arasındaki ölçüdür. 6.Mutluluk kendi içinde yeterli bir iyi midir? Bu soruya cevabımız mutluluğu ne olarak kabul ettiğimize bağlıdır. Mutluluğu zevk veren deneyimler olarak kabul ettiğimizi varsayalım. Ünlü bir düşünce deneyinde Robert Nozick, sonu gelmez zevk veren deneyimler sunabilen bir “deneyim makinesi”nin içindeki bir yaşamı tercih edip etmeyeceğimizi sorar. Neden olmasın? Bizim için içeride hayatlarımızın bize kendimizi nasıl hissettirdiğinden başka neyin önemi olabilir ki? Nozick’in iddiası deneyimler ne kadar mutluluk verici olurlarsa olsunlar, böyle bir hayatı seçmeyeceğinizdir (ya da seçmemeniz gerektiğidir?).1 Deneyimlerimizin yanı sıra önemli olan bir başka nokta da belirli şeyleri yapmak istememizdir; deneylediğimiz tek şeyin basitçe bir şeyler yapmak olmasını istemeyiz. Ayrıca belirsiz bir şekilde deneyimler yaşayan bir varlık olmak yerine de belirli bir kişi olmak isteriz. Aristoteles mutluluk ile zevk veren deneyimleri özdeş kabul etmez. Benim kanaatim, Aristoteles’in Nozick ile aynı fikirde olacağıdır. Bir deneyim makinesi içerisindeki hayat hiçbir şey yapmamağı ihtiva etmez; ne bir edim ne de eyleme yönelik herhangi bir eğilim içerir –ancak edimlerin kopyalarını içerebilir. Erdem daima etkinliktir, bir şey yapmaktır; edilgen bir deneyim değildir. Üstelik deneyim makinesinde karaktere, belirli bir kişi olmaya yer yoktur. Bir deneyim makinesindeki yaşam yalıtılmış bir yaşamdır ve “aileyi, eşi ve çocukları, arkadaşları ve yurttaşları” barındırmaz. Eğer tatmin edici olacaksa, bunların taklitlerini içerebilir elbette! 7.Mutluluk eksiksiz bir amaç mıdır? Mutluluğu kendi içinde yeterli, kendi kendine hayatı yaşamayı değerli kılan bir iyi olarak kabul ettiğimizi varsayalım. Bu iddia ile mutluluğu eksiksiz bir amaç olarak değerlendiren iddia arasında nasıl bir bağlantı vardır? Nathaniel Hawthorne şöyle demiştir: “Mutluluk kelebek misalidir; kovalamakla yakalanmaz ama sessizce beklersen üzerine konabilir.” Pek çok filozof hazcılığın bu açmazı üzerinde durmuştur. Mill, otobiyografisinde mutlulukla ilgili şöyle konuşmuştur, Bu amacın ancak doğrudan amaç yapılmamakla elde edilebileceğini düşünmekteyim. Akılları kendi mutluluklarından başka şeylere yoğunlaşan insanların sadece mutlu olduklarını düşünmekteyim[...] Đnsanlar böylece başka şeyleri hedefleyerek mutluluğu bulurlar[…] Mutlu olup olmadığınızı ve mutlu olmaktan vazgeçip geçmediğinizi sorun kendinize.2 Eğer hazcılığın bir açmazı varsa bu mutluluğun bir amaç olması ile kendi içinde yeterli bir iyi olması arasındaki bir gerilime işaret eder: Eğer amaçlandığında kaçıp giden bir iyi ise, mutluluğun amaçlanmaması gerekir. 8.”Asıl işlev” neden önemlidir? Öncelikle kabiliyet (yapabildiğin şeyler) işlevi (amacımızın ne olduğunu) nasıl belirler? Đkinci olarak da, neden işlevi asıl olmak ile yani insana özgü olmak ile özdeşleştirmeliyiz? Đnsandan başka rasyonel hayvanlar da olsaydı ve insanı onlardan ayıran yeti futbolda, sanatta veya savaşta daha iyi olmak olsaydı ne olacaktı? Bu gibi yetiler aslen bizde olduklarından bizim işlevimiz olacaklar mıydı? Gerçek hayattan bir örnek vermek gerekirse, kadınlara özgü olan çocuk doğurma yeteneği bunun onların işlevi olduğu anlamına gelir mi? Aristoteles böyle bir çıkarımı sıcak karşılardı. (bkz. Aristoteles, Politika 1260a)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PSİKOLOJİYE GİRİŞ

PSİKOLOJİYE GİRİŞ ÜNİTE 01 psikoloji davranışın ve zihinsel süreçlerin bilimsel olarak çalışılmasıdır İlk psikoloji Laboratuarı : 1879 da Almanya’da Leipzing Üniversitesinde Wilhelm WUNT psikolojinin tarihi : İlk psikoloji Laboratuarı : 1879 da Almanya’da Leipzing Üniversitesinde Wilhelm WUNT tarafından açılmıştır. bununla psikoloji başlar.daha öncede psikolojik araştırmalar yapılıyordu ama modern anlamda bir labaratuvar açtı wunt. ve psikolojiyi bilimsel bir disiplin olarak tanımladığı o zamana kadarki yapılan araştırmalarıda kapsayan ilk ders kitabı yazdı . psikolojik yaklaşımlar : yapısalcı yaklaşım-işlevselci yaklaşım-gestaltçı yaklaşım-davranışcı yaklaşım-psikodinamik yaklaşım-bilişsel yaklaşım-insancıl yaklaşım

ZİHİN-BEDEN PROBLEMİ

GİRİŞ Zihin felsefesi, şuurla ilgili konular, fiziksel ölümden sonraki hayat, iradenin özgürlüğü, zihinsel hastalıklar, zihnin davranışta rolü, duygular (kızgın olmak, aşık ya da mutlu olmak nedir?) ve bunlar gibi birçok çözülmez sorunla ilgilenen bir daldır. Zihin kavramı ile ilgili temel sorunlar özellikle zihin-beden sorunu ile başka zihinler sorunudur. Bu ikisi zihin felsefesinin en temel problemleri olarak görülmektedir. Hatta Searle’e göre son elli yıldır, zihin felsefesinin temel tartışma konusu zihin-beden sorunudur. Öyle ki, filozoflar çoğu zaman başka şeylerden bahsediyor gibi görünürler fakat asıl amaçları zihin-beden sorunu hakkında görüşlerini bildirmektir. 1 Bu çalışmada 50’li yıllardan itibaren dil felsefesi alanında, 80’li yıllardan itibaren de zihin felsefesi alanında geniş ve derin etkileri olan eserler veren çağdaş düşünür John Searle ile birlikte, modern felsefenin kurucusu kabul edilen René Descartes, On yedinci yüzyıl filozofları olan Leibniz ve Spin

Franz KAFKA – Dönüşüm Üzerine

Franz Kafka , (d. 3 Temmuz 1883 – ö. 3 Haziran 1924) modern dünya edebiyatının ikonik ve özgün yazarlarından biridir. Temmuz 1883’te Prag’da ufak moda eşyalar satan bir dükkan işleten Hermann ve Julie Kafka’nın 6 çocuğunun ilki olarak dünyaya gelmiştir. İki erkek kardeşi daha bebekken ölmüştür. Üç kız kardeşi de kendinden uzun yaşamıştır. Hukuk okumuş, boş zamanlarında yazmaya başlamıştır. Yazıları, ilk olarak Betrachtung, 1912 yılından itibaren yayımlanmaya başlamıştır. Kafka’nın duygusal deneyimleri ve ailesiyle olan ilişkileri eserlerinde özellikle günlük ve mektuplarında ifade bulmuştur. Babaya Mektup’ta (Almanca: Brief an den Vater) Kafka’nın bakış açısından babasıyla olan ilişkisi gözükmektedir. Hayatta olduğu süre içerisinde 7 kitap yazmıştır. Bunların yanında 3 tamamlanmamış roman ve birçok mektup ve günlük bırakmıştır gerisinde. Kafka yakın arkadaşı Max Brod’dan öldüğünde tüm bu eserlerini yakmasını istemiştir. Max Brod’un Kafka’nın bu isteğini yerine getirmemesi sayesin