Ana içeriğe atla

Protagoras (M.Ö. 480 ^ 410)


Sofistlerle ilgili aktardığımız bu bilgiler, özellikle,
Sofısderin ilklerinden ve de en ünlülerinden olan
Protagoras için uygun diişer. Protagoras Atina'nın
büyük devlet adamı Psrikk^'m çevresinde olanlardandır.
O da, Anaksagoras gibi, Tanrıları reddetmekle
suçlanmıştır. Gerçekte o, Tannlann varlığını reddetmemiş,
ancak düşüncesindeki genel şüpheci karakterden
dolayı, "Tanrtlar var tnj., yok Jnu, bilemeyiz" demiştir.
Bundan dolayı tutuklanmış, ancak yargı uygulanmadan
önce kaçmış ve Sicilya'ya giderken yolda
boğulmuştur. Geleneğe göre Protagoras'ın, "Gerpek"
adında bir kitabı varmış, bu kitabın başında çok ünlü
şu kural bulunuyormuş: 'Tnsan her peyin ölpürüdür."
Bu kuralın anlamı: Protagoras için tümel geçerli bir
gerçek yoktur. Olsa olsa her insanın kendisine has
İnançları, görüşleri vardır. Kendiliğinden olan bir
gerçekten söz edilemez, bir İnsanın kendine görc
gerçek saydığı şeyler olabilir. Eflatun'un aktardığına
göre, Protagoras bu varsayımını duyumlarımızın bizi
yanıltmasına dayandırıyormuş. O, duyum ve algıların
Öznel (sübjektif) vc göreli (rclatifl olduklarına ilk kez
değinen düşünürdür:* Biri sıcak, öteki soğuk, üçüncüsü
dc ılık su ile dolu üç kap olsun. Oncc bir elimi
sıcak. Öteki elimi de soğuk suya sokayım, sonra da
her iki elimi birlikte ılık suya koyayım. Sonuçta aynı
ılık su, bir elime daha soğuk öteki elime olduğundan
daha sıcak gelecektir, Acaba haklı olan elim hangisidir?
Acaba haklılık konusunda iki elimin kavgaya tutuşmalarının
bir anlamı var mıdır? Şüphesiz bir anlamı
yoktur, olmamalıdır. Çünkü bu ılık SLL, yalnızca
cic geldiği gibidir. İşte sıcak ve soğuk İçin söz konusu
olan bu durum, her şey İçin dc böyledir. Sonra du
yumlara bağlı algılarımızdaki bu durum, tüm bilgilerimiz
için de geçerlidir.
Yunan felsefesinin ilk dönemindeki filozoflar gerçeğe
ulaşmak için uğraşıyorlardı. Heraklit, Elealılar,
Pisagorculann tümü; tümel olarak geçerli olan kendiliğinden
bir gerçeğin var olduğuna vc bu gerçeğin insan
tarafindan bilinebileceğine inanıyorlardı. Fakat ilk
kez Sofistler gerçeğe ulaşma çabasından caymış vc
yalnızca gerekli vc yaradı bilgiler edinmeyi kendilerine
amaç edinmişlerdir. Sofistleri öncelikle, İnsan vc
insanın evreni ilgilendirir. Onların gerçek amaçlart bu
evrene yararlı olmaktır. Bu nedenle onlar kendilerinden
önceki filozofların amaç bildikleri gerçeğe yabancı
kalmışlardır.
Eu gerçek kavrammı ilk kez Protagoras eleştirmiştir.
Ona göre kendiliğinden gerçek diye bir şey söz
konusu olamaz, ancak insan içİn yararlı olan bazı bilgiler
vardır. Protagoras bu görüşünü şöyle temcllendİrir:
Bilgilerimizi bize duytımlanmız sağlar. Duyumlanmızm
oluşturduğu bu bilgiler, evreni birine bir biçimde
bir başkasına bîr başka biçimde gösterirler. Aynı
bir ısı bir İnsana sıcak öteki bİr insana soğuk gelebilir.
Acaba bunlar üzerinde tartışmanın bir anlamı
var mıdır? Yoktur, çünkü evren, herkese kendi duyumlarının
gösterdiği bİçİmdc vardın Bunun içindir
ki bana böyle görünen bir şey, bir başkasına başka
türiü görünür. O halde herhangi bir şey konusunda
birbirinin tam karşıtı olan iki görüş öne sürmek olasıhğı
her zaman vardır. Bu karşıt görüşlerin hangisinin
doğru olduğunu kanıtlamak olanaksızdır. Bu karşıt
görüşlerin hangisinin doğru olduğunu göstermek
İçin, olsa olsa bir tek yol vardır. Bu da, bu görüşlerin
birinin daha doğru olduğunu karşımızdaki n e telkin
vc inandırma (ikna) yolu ile benimsetmektir. Sonuç
olarak doğru ve yanlış düşünce yoktur, ancak insamn
düşüncesini karşısındakine beccrikülik göstererek benimsetmesi
vardır. Önemli olan, insanın kendi görüşünü
savunma biçimidir, Bunun için tek araç vardır,
hitabet. Bunun içindir ki Sofısdcr düşüncenin dış görünümü
ile yani dil İle ilgilenmişlerdir. Onların dil
konusundaki araştırmalan bize kalan başanlı çalışmalanndan
biridir. Nitekim Sofistler dilbilgisi (gramer)
bilimini ilk ortaya koyanlardır. Söz gelişi cümlenin
analizini yapmak, bazı dilbilgisi kurallarının konulması
SoHstlere aittir, Buna karşı tüm metafizik konularda,
söz gelişi yer İle gökyüzünün ilişkisi, evrenin niteliği
vb, konularda, Sofistler şüpheci bir görüşü sirngclerlcr.
Protagoras'ın Tanrılar konusundaki düşüncesini
anımsayalım: "Ona göre Tanrıların varhğtm kamîlamak
ipin elimizde bir arap yoktur, bunun ipin
Tanrılar var olabilir de, olmayabilir de''.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ZİHİN-BEDEN PROBLEMİ

GİRİŞ Zihin felsefesi, şuurla ilgili konular, fiziksel ölümden sonraki hayat, iradenin özgürlüğü, zihinsel hastalıklar, zihnin davranışta rolü, duygular (kızgın olmak, aşık ya da mutlu olmak nedir?) ve bunlar gibi birçok çözülmez sorunla ilgilenen bir daldır. Zihin kavramı ile ilgili temel sorunlar özellikle zihin-beden sorunu ile başka zihinler sorunudur. Bu ikisi zihin felsefesinin en temel problemleri olarak görülmektedir. Hatta Searle’e göre son elli yıldır, zihin felsefesinin temel tartışma konusu zihin-beden sorunudur. Öyle ki, filozoflar çoğu zaman başka şeylerden bahsediyor gibi görünürler fakat asıl amaçları zihin-beden sorunu hakkında görüşlerini bildirmektir. 1 Bu çalışmada 50’li yıllardan itibaren dil felsefesi alanında, 80’li yıllardan itibaren de zihin felsefesi alanında geniş ve derin etkileri olan eserler veren çağdaş düşünür John Searle ile birlikte, modern felsefenin kurucusu kabul edilen René Descartes, On yedinci yüzyıl filozofları olan Leibniz ve Spin

PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK

PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK NEDİR ? Hızla değişen dünyamızda, meydana gelen bilimsel ve teknolojik yenilikler, toplumsal yaşamı da daha karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir. Bunun sonucunda, yeni neslin en iyi yetiştirilmesi, yeteneklerinin israf edilmemesi, hızla değişen dünyaya ve karmaşık toplum yapısına uyumunun en iyi şekilde sağlanması zorunlu hale gelmiştir. Bunun sonucunda PDR hizmetlerinin önemi kavranmış ve tüm dünyada yayılma hızını artırmıştır. Rehberlik öğrenci kişilik hizmetleri bünyesinde düşünülen ve bireyin, yaşamının çeşitli aşamalarında, gelişimine ve uyumuna etki eden faktörlerin bilinmesi ve onun yerinde kararlar veren dengeli bir kişi olması amacını güden hizmetler bütünüdür. Rehberlik kavram ve bir hizmet olarak bireyin gelişimine, bugünkü ve gelecekteki toplumun uyumuna yönelmiştir.

PSİKOLOJİYE GİRİŞ

PSİKOLOJİYE GİRİŞ ÜNİTE 01 psikoloji davranışın ve zihinsel süreçlerin bilimsel olarak çalışılmasıdır İlk psikoloji Laboratuarı : 1879 da Almanya’da Leipzing Üniversitesinde Wilhelm WUNT psikolojinin tarihi : İlk psikoloji Laboratuarı : 1879 da Almanya’da Leipzing Üniversitesinde Wilhelm WUNT tarafından açılmıştır. bununla psikoloji başlar.daha öncede psikolojik araştırmalar yapılıyordu ama modern anlamda bir labaratuvar açtı wunt. ve psikolojiyi bilimsel bir disiplin olarak tanımladığı o zamana kadarki yapılan araştırmalarıda kapsayan ilk ders kitabı yazdı . psikolojik yaklaşımlar : yapısalcı yaklaşım-işlevselci yaklaşım-gestaltçı yaklaşım-davranışcı yaklaşım-psikodinamik yaklaşım-bilişsel yaklaşım-insancıl yaklaşım