Ana içeriğe atla

Gor^ias (M.Ö. 483 - 376 ?)


Şüphecilikte çok ileri giden Sofist filozoflardan biri
de Gorgias'tır. Gorgias Antik dönemin ünlü hariplerindendir
vc tanınmış biçim sanatkândır Eflâtun onun
adını taşıyan bir diyalogunda bize Gorgias'ı her
türlü felsefi;nin karşıtı olarak sunar. Anlatıya göre
Gorgias'ın "Doğa Konusunda ya da Var Olmayan
Konusunda" gibi acayip isimli bir yapıtı varmış. Bu
yapıtta üç kökten görüş ileri sürülmüş: "Bir pey yoktur,
olsa bile bunu bilemezdik, bilsek bile bankasına
aktammazdtk." Göcüldüpi gibi, bilimin olanaklarım
yok etmek için Gorgias'îan daha ileri gidilemez. Gorgias
birinci tezinde, 'fe^f^iV/^y_>iöj^fMr''diyerek Elcalılara
yandaş oluyor. Bu tezini İse şöyle savunuyor:
Eğer bir şey gerçekten var olsaydı; bu şey ya sınırsız,
oluşmamış, başlangıçsız vc sonu olmayan bİr şey olacaktı;
ya da smırh, oluşmuş bir şey olacaktı. Şayet
ikinci şıkkı benimsersek, yani var olanı bir çokluk, sınırlı
ve oluşmuş oian bir şey olarak anlarsak, bu durumda
varlık sürekli kendisinden başka bir şey olacaktır.
Bu da bizi Elcalılann gösterdikleri İçinden çıkılmaz
güçlüklere götürür. Çünkü bu şekilde, bir şeyin
hem var hem dc yok olduğunu benimsemek gerekir.
Fakat birinci şıkkı; yani var olanın uyumlu, sınırsız,
var olmamış bir şey olduğunu doğru buinrsak^ bu
durumda böylc bir varlığın tüm uzay vc zamanı doldurması
gerekecektir. Uzay ve zamanı dolduran bir
şey, aynı uzay ve zaman gibi, bölünebilen bir şey
olurdu. Artık uyumlu olmaktan çıkar, parçalardan
oluşmuş olurdu. Sonuç olarak konuyu hangi açıdan
düşünürsek düşünelim, her zaman bazı çelişkilere
düşmek zorunda kahrız. Gorgias'm bu şıkları savunma
şekli, kendisinin sağlıklı bilimsel araştırma ile pek
ilgisi olmadığını gösteriyor. Onun yaptığı, daha çok,
kavramlar ile oynamadır. "Bilim mümkün müdür,
değil midir?" konusu sağlıklı olarak araştırılacağına,
konu yalnızca bir oyun dummuna sokuluyor. İkinci
şıkka geçelim: Bir şey var olsa da, bunu bilemezdik.
Çünkü biz evreni iki araç ilc^ yani ya algılarımızla ya
da aklimiz ile biliriz. Duyumlarımıza dayanan algılarımız
bizi tümel bir gerçeğe götüremez, duyumlar
herkese evreni bir başka türlü gösterir. Bunu zaten
Protagoras da göstermiştir. Akim işlevi olan düşünmeye
gelince: Her çeşit şeyi düşünmek olasıdır. Ben
hiç var olmayan bİr İnsanı düşünebildiğim gibİ SLI
üzerinde yürüyen bir arabayı da düşünebilirim. Düşünme,
aranılan şeyi bulmak açısından yüksek bir yetenektir.
Düşünme, bize tasarlanan şeyin doğru olup
olmadığını anlamak için, kesin bir bilgi veremez. O
halde algılanmız olsun, düşünmemiz olsun btzi gerçekten
benimsenen bir gerçekliğe ıılaşnramaz, Üçüncü
şık; Şayet bu şeyi bilseydik, bu durumda bunu
başkalanna bildiremezdik. Çünkü bildirme kelimeler
ile olur. Fakat bir kelimenin benim anladığım anlamını,
başkalarının da anladığını nereden bilebilirim? Kelimelere
yüklediğim anlamı ancak ben bilirim. Başkalarının
kelimelere yüklediği anlamı ben nasıl bilebilirim?
Gorgias burada çok önemli bir konuya, "nasvl
oluyor da bir bilgi bir insandan ötekine aktıtrılabiİiyor?"
konusuna değiniyor. Bu üzerinde gerçekten
önemle düşünülmesi gereken bir konudur. Gorgias
bu konuya kesin bir cevap bulmaya çalışmak yerine,
yalnızca konunun güçlüğüne değiniyor, çözümünün
olanaksızlığını söyleyerek konuyu geçiştiriyor.
Gorgias'm yapıtı Sûhst düşüncenin tipİk bLr örneğidir.
Burada konunun tiriz bir çözümü için girişimler
yerine, yalnızca zekânın zengin görünümlerini
sergilemek içİn olanak ve nedenler bulmak istendiğine
tanık oluruz. Bu türden yapıtların titiz düşünen
kişilerce eleştirilmesi doğaldır. Nitekim Yunan kentlerinin
tutucu çevrelerinde Sofısderin felscfclcrînc karşı
bir karşı çıkışın başladığını görüyoruz. Bu tutucu çevreler
genellikle zaten felsefeye karşıdır. Sofistlerin ortaya
çıkışı, bu karşı çıkışı güçlendirmiştir.
Tüm bunlara karşm Sofisrlerin külrür tarihi açısından
önemleri büyüktür, Bunların kültür tarihine yaptıkları
en büyük katkı, insanı ve insan toplumlarını incelemiş
olmalarıdır. Sofistlerin yaşadığı döneme, yanİ
M.Ö, V, yüzyıla, Yunan Aydınlanma Çajı denir.
Nitekim X V l l - X V l l I . yüzyılda özellikle Batı Avrupa'da
karşılaşnğunız bir düşünce akımına da Aydınlanma"
denildiğini biliyoruz. Batı Avrupa'daki bu
aydınlanma akımının karakteristik yanı, bu abmın geleneklere
karşı açtığı savaşnr. Bu akım dinsel, ahlaksal,
siyasal, sosyal tüm törelerin insanın eseri olduklarını
kanıdamaya çalışmıştır. İşte Sofi^sderîn dc amacı
budur. Onlar da rüm törelerin insan eseri olduğuna
inanırlar. Bu konuda Sofistler bir farklılığı vurgulamaya
özel önem vermişlerdir: Toplumsal kurumlarda
insanın yaptığı ile doğanın yaptıklan hangileridir? Söz
gelişi, ahlâk ve hukuk yasalarımızın kurallarının hangi
yanı insanın^ hangi yanı doğanın eseridir? Bu vc benzeri
konularda hangi düşünceler doğal, hangileri insanın
yaratmasıdır? Bu tür ayırımlardan sonra İnsan
tarafindan yapılan bir şeyin, yine insan tarafindan değiştirilebilmesi
kabul edilir. Bu yönleri ile Sofistler yenilikçidir.
Özellikle bu tarafları ile Sofistler, o zamanki
Yunan aydınları üzerinde çok etkili olmuştur. Bu
etkileme özellikle sanat üzerinde çok belirgindir.


Yorumlar

  1. 1xbet - Best Bet in 1xBet - Download or Install for Android
    1xbet is gri-go.com the 1xbet login best betting app titanium earrings in the novcasino world created for esports. It is a one of the safest and https://octcasino.com/ most trusted names among players. It offers a user friendly interface

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

ZİHİN-BEDEN PROBLEMİ

GİRİŞ Zihin felsefesi, şuurla ilgili konular, fiziksel ölümden sonraki hayat, iradenin özgürlüğü, zihinsel hastalıklar, zihnin davranışta rolü, duygular (kızgın olmak, aşık ya da mutlu olmak nedir?) ve bunlar gibi birçok çözülmez sorunla ilgilenen bir daldır. Zihin kavramı ile ilgili temel sorunlar özellikle zihin-beden sorunu ile başka zihinler sorunudur. Bu ikisi zihin felsefesinin en temel problemleri olarak görülmektedir. Hatta Searle’e göre son elli yıldır, zihin felsefesinin temel tartışma konusu zihin-beden sorunudur. Öyle ki, filozoflar çoğu zaman başka şeylerden bahsediyor gibi görünürler fakat asıl amaçları zihin-beden sorunu hakkında görüşlerini bildirmektir. 1 Bu çalışmada 50’li yıllardan itibaren dil felsefesi alanında, 80’li yıllardan itibaren de zihin felsefesi alanında geniş ve derin etkileri olan eserler veren çağdaş düşünür John Searle ile birlikte, modern felsefenin kurucusu kabul edilen René Descartes, On yedinci yüzyıl filozofları olan Leibniz ve Spin

PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK

PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK NEDİR ? Hızla değişen dünyamızda, meydana gelen bilimsel ve teknolojik yenilikler, toplumsal yaşamı da daha karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir. Bunun sonucunda, yeni neslin en iyi yetiştirilmesi, yeteneklerinin israf edilmemesi, hızla değişen dünyaya ve karmaşık toplum yapısına uyumunun en iyi şekilde sağlanması zorunlu hale gelmiştir. Bunun sonucunda PDR hizmetlerinin önemi kavranmış ve tüm dünyada yayılma hızını artırmıştır. Rehberlik öğrenci kişilik hizmetleri bünyesinde düşünülen ve bireyin, yaşamının çeşitli aşamalarında, gelişimine ve uyumuna etki eden faktörlerin bilinmesi ve onun yerinde kararlar veren dengeli bir kişi olması amacını güden hizmetler bütünüdür. Rehberlik kavram ve bir hizmet olarak bireyin gelişimine, bugünkü ve gelecekteki toplumun uyumuna yönelmiştir.

PSİKOLOJİYE GİRİŞ

PSİKOLOJİYE GİRİŞ ÜNİTE 01 psikoloji davranışın ve zihinsel süreçlerin bilimsel olarak çalışılmasıdır İlk psikoloji Laboratuarı : 1879 da Almanya’da Leipzing Üniversitesinde Wilhelm WUNT psikolojinin tarihi : İlk psikoloji Laboratuarı : 1879 da Almanya’da Leipzing Üniversitesinde Wilhelm WUNT tarafından açılmıştır. bununla psikoloji başlar.daha öncede psikolojik araştırmalar yapılıyordu ama modern anlamda bir labaratuvar açtı wunt. ve psikolojiyi bilimsel bir disiplin olarak tanımladığı o zamana kadarki yapılan araştırmalarıda kapsayan ilk ders kitabı yazdı . psikolojik yaklaşımlar : yapısalcı yaklaşım-işlevselci yaklaşım-gestaltçı yaklaşım-davranışcı yaklaşım-psikodinamik yaklaşım-bilişsel yaklaşım-insancıl yaklaşım