Ana içeriğe atla

EleaU Zenon (M.Ö. 495 - 430)


Eflatun'un diaJoglanndan, Parmcnides'in vc 2 e -
non'un M.Ö. 4 5 0 yıllarmda Atina'ya geldiklerini,
Parmcnides'in o zamanlar epeyce yaşlı, Zenon'un ise
4 0 yaşlannda olduğu anlatılır. Zenon hocası Parmcnides'İ
daha çok yapıtlarından tanımıştır. Zenon
önemli bölümleri bize kadar ulaşan yapıtlannda, doğa
açıklaması yapmak yerine eleştirici bir yorum yapmayı
yeğlemiştir, Zenon'un yapıtı çok keskin bir
mannk yaklaşımı olup, düşünceleri geliştirerek çok
kesin sonuçlara ulaşmıştır.
Zenon yapıtında çelişkiye çok yatkın olan "sonsuz"
kavramını araştırır. Sonsuz kavramına ilk kez
Anaksimandros'ta rastlamıştık. Anaksimandros sonsuz
ve sınırsız olan "Apeiron"u evrenin temel ilkesi
olarak düşünmüştü. Aynı şekilde, matematik çalışmalar
yapan Pisagorcular sonsuz kavramı ile tanıştılar.
Pisagorcular özellikle; sonsuz kiipük ile bir doğru ya
da bir düzlemin sonsuz bölünebilmesi ile ilgilendiler.
İşte Zenon, Pisagorculardaki bu sonsuz küçük ve
sonsuz bölünebilme kavramlarını eleştiri konusu yapmışur.
Bu kavramlarda gözlenen güçlülcleri göstermeye
çalışmıştır. Sonsuz kavramının içinde taşıdığı
"aporİe" vc "antonomie'lcn ilk kez Zenon bulmuştur.
O günden bu güne felsefe tarihi bu kavramlar ile
ilgisinden bir şey yitirmiş değildir. Modern matematik,
sonsuz küçük kavramı ile çelişkiye düşmeden hesaplamalar
yapabilmiştir. Ancak, buna rağmen bu
kavramlardaki güçlükler çözüm! en em em iştir. Bu kavramlardakİ
güçlükleri İlk kez Elea'lı Zenon bulmuştur.
Zcnon bunları hocası Parmenİdes'in fikirlerini
doğrulamada kullanmıştır. Sonsuz bölünme, değişine,
hareket, çokluk gibi kavramlann, kendilerinin dc
aporieler içeren yer ve zaman kavramlan yardımı ile
açaklanabileccğini öne sürmüştür. Yer ve zaman, biri
ötekinden ayrılmayan parçalardan oluşmuştur. Bunun
içindir ki sonsuz bölünme çclişlöli bir kavramdır. Nitekim
hareket ve değişme kavramlan da ancak yer vc
zaman içinde düşünülebilir. Çünkü hareket, zamanın
içindeki yerde olan bİr değişmedir. Değişme ancak
zaman içinde olabilir. Çokluk da yer içinde bİr dağılma
olduğundan, zorunlu olarak yer ile ilgili filmak
durumundadır. Yer ve zaman kavramlarınm kendileri,
çözümsüz güçlükleri içlerinde taşıdıkları İçin; onlara
bağlı olan sonsuz bölünme, değişme, hareket vc çokluk
gibi kavramlarda birtakım çelişkiler olması doğaldır.
Bu çelişkiler yüzünden, bu kavramların tümü bir
gerçeklik olmayıp birer görünüştür.
Zcnon, hocası Parmenidcs'İ doğrulamak İçin yapoğı
açıklamalarda şu kanıtlan öne sürer: Varsuyakm
ki bir cisim parpalardan oluşuyor ve bu parpalar da
başka parpalardan oluşuyor ve bunlar da yeniden parpalara
bölimebiliyor. Bu durum böyle devam ediyor olsun.
Biz bundan şu sonucu ptkarmiş olaitm: Uzayda
yer kaplayan her cisim sonsuz bölünebilir. Böyle olunca
iki olanak söz konusudur: Bu sonsuza kadar hölünen
küpük parpalar ya uzayda bir yer kaplar ya da uzayda
bir yer kaplamaz. Şayet bu parpalar uzayda bir yer
kaplamıyorsa, bunlardan ne kadarım bir araya
^stirirsem ^erireyint) yine de bir şey meydana gelmiş
olmaz. Gerpekten de parpaların hacmi stftr İse,, sıfırları
toplamaktan bir sonup pıkmaz: 0 + 0+ 0 + ... + 0^
0. Tok payet bu parpalar uzayda bir yer kaplıyorsa, hacimleri
ne kadar küpük olursa olsun, sonsuz büyüklükte
bir pey oluşacaktır. O halde bir cismi sonsuz bölünebilen
parpalardan oluşmuş saydığımızda, bu cisim,
uzayda yer kaplamak bakımından, ya sıfır ya da sonsuz
büyüklükte olacaktır. Her iki durumda da pelişkiye
düşülür.
Zenon'un, hareketin gcrçcidiğine yaptığı eleştiri,
bunun için verdiği örnek önemlidir ve çok da önlüdür.
Zamanındaki en hızh koşucu olan Aşil (Arschylos)
Yunan ordusunda görevliydi. Aşil bir kaplumbağa
ile yansır. Ancak Aşil kaplumbağaya bir miktar avans
verir ve yanş başlar. Önce Aşil'in kaplumbağaya avans
olarak verdiği uzaklığı koşması, yani kaplumbağaya
yetişmesi için bir zamana gereksinim vardır. Fakat Aşil
koşarken kaplumbağa da durmamış, o da belli bir yolu
yürümüştür. Şimdi AşiI'İn kaplumbağanın bu geride
bırakuğı uzaklığı koşması için yemden bir zamana
ihtiyacı vardır. Fakat bu arada kaplumbağa yeniden
İlerlemiştir,.. Bunu dilediğim kadar uzatabilirim.
Aşil'in kaplumbağaya hİçbİr zaman yetişemiycccğİnİ
kavrarım. Aşil'in kaplumbağayı gerçekte geçmesi
manüğa aykındır. Zcnon bu kanıtı ile, uzay ve zamamn
sonsuz bölünebileccğr tezinin İçinde taşıdığı çelişkileri
eğlenceli bir biçimde sergilemek istemiştir.
Zenon'un tüm kanıdarımn tek bir amacı vardır:
Değişme, hareket, çokluk kavramlannın çelişkiye düşürdüğünü
göstermek. Bunun içindir ki Zenon sonsuz kavramının içinde
 taşıdığı aporie ve antinomieleri
keşfetmiş olan ilk düşünürdür. Bu kavramlardaki
mantıksal güçlüklere sonrakn ilgi duyulmaya devam
edilmiştir. Nitekim Kant da bunlarla İlgilenmiştir.
Hatta û kadar kİ günümüzde de bu ilgi sürmektedir.
Gerçi modern matematik sonsuz küçük kavramı ile
bazı matematik işlemleri yapma olanağına kavuşmuştur.
Yani, sonsuz kavramındaki güçlükleri teknik yönden
yenmiştir. Söz gelişi modern matematik, İlkçağ'da
kısmen bilinen, sonsuz dizi kavramını oluşturmuş
bulunuyor. Buna rağmen sonsuz kavramının
içerdiği felsefi güçlükler tümüyle ortadan kaldınlabiİmiş
değildir. İşte Zenon'un önemİ, bu güçlüklere
dikkat çekmiş olmasıdır.
Zenon'un kanıtlarından öteki ikisini aktaralım.
Bunlardan birisi şu paradoks ile gösterilmişür: Hareket
eden ok durgunluk halindedir. Zenon bu tezini
şöyle temellendirmiştir: Uçan bir oku ve bu okun
çizdiği doğrunun her noktasını ayrı ayn gözlemlersek,
okun hareketi sırasmda her an hedefe yönelen
yolun bir noktasında bulunduğunu görürüz, Yani bu
ok her an belli bir noktada bulunur, başka bir noktada
bulunmaz. Uzayın bir noktasında bulunan ve fakat
öteki noktalarda bulunmayan bir cisim sabit durumda
olacaktır. Hareketinin belli bir anında durgun
durumda olan ok, hareketin tüm anlarında da durgun
durumda bulunur. O halde uçan bir ok durgun
durumdadır, Zenon'a göre, hareket kavramını düşünürken
zorunlu olarak böyle güçlüklerle karşılaşılır.
İlkçağ için fazla dikkat çekici bulunmayan ikinci
kanıt daha da Önemlidir:
a b c d, a(l) b ( ı ) c ( ı ) d(l) vc a(2) b(2) c(2)
d(3) nesnelerinden oluşan üç dizi olsun. Bu dizilerden
birincisi ve üçüncüsü zıt yönlere doğru hareket
etmekte olsun, ikincisi İse durgun durumda bulunsun.
Birinci diziye yüklenecek ^ hız, ikinci ya da
üçüncü dizi ile yapılacak olan karşılaştırmalara göre
değişecektir İkinciyi değil de öteki dizilerden birini
durgun var sayarsak, dizinin hareket oranı ycnİ baştan
değişecektir. Nitekim bir nehirdeki gcmİ üzerinde
yürüyen bir insanın hareketi dc bunun gibidir. Bu insanın
hareketi; geminin, dünyanın, güneşin vc gezegenlerin
hareketlerine göre farklı oranlarda olacaktır.
O halde hareket görelidir. Bir başka şeye oranla anlam
kazanır. Mutlak bir hareket olmadığına göre vc
her şeye dilediğimiz hareketi yüklediğimize göre, hareketi
düşünmek çelişkiden başka bir şey değildir.
Modern fizikte de güncel bir sorun olan hareketin
göreliliğini ilk kez ve de kesin olarak algılamış olan
düşünür Zenon'dur.
Tüm bu anlatımlardan Zenon'un nc kadar keskin
zekâlı bir düşünür olduğunu anlıyoruz. Yunan felsefesinde
gerek Parmcnidcs, gerekse öğrencisi Zenon
özellikle keskin zekâlan ve mantık anlayışları ile ünlüdürler.
İkisinin dc tek amaçları vardır: Çelişkisiz, açık
seçik, kesin kavramlar elde etmek. Çünkü onlara göre
çelişkili düşünme ile yanılma aynı şeydir. Nerede bir
yanılma varsa, orada kcsin bir çelişki söz konusudur.
Kavramlann kesin vc çelişkisiz olmasını istemekle Elea
okulu, düşünce tarihine kuşkusuz büyük katkılarda bulunmuştur.
Bununla bidiktc bu okulun önemli bir kusuru
olmuştur. Gerçeği açıklayabilmek için; verimsiz,
kjSjr ve çıkmaz bir yol izlemişlerdir. Nitekim Elea
okulu değişme, hareket, çokluk gibi kavramlara karşı
Çıkmış vc "var alurî vardır, yok olan yoktur" diyerek
tüm gerçekleri tek ve soyut bİr kuraEa sıkıştırmış. Oysa
Yunan felsefesi gerçeği anlaşılır bir şekle getirmek
tedirginliğinden doğmuştur. Elea okulu ise gerçekleri
aydınlatmaya yanaşmak şöyle dursun onu yok saymaya
kalkmış, onu bir görünüş olarak düşünmüştür. Fakat
bu görünüşün nasıl oluştuğu konusunu ortada
bırakmıştır. Elea okulundan sonraki felsefelerin gerçekleri
aydınlatma konusunda yeni girişimlerde bulunması
doğal sayılır. Tüm bunlara karşm Elea okulunun
felsefeye katkıları yadsınamaz. Elea okulu, felsefenin
ileri aşamalarında etkili olmuştur. Özellikle de
M.S. 4 0 0 - 4 5 0 yılları arasındaki tüm felsefeler vc filozoflar,
açık biçimde, Elea okulundan etkilenmiştir. E -
lea okulu sonrası filozofları, verimli bir doğa felsefesine
döndüler ve Milet okulunun bıraktığı yerden yeniden
işe koyuldular. Bu dönemin filozofları arasında
özellikle üçü önemlidir: Empedokles, Anakm^ûrus ve
Demokritos. Milet okulunun törelerine dönen bu üç
filozof, Pisagor^ Fîcraklit vc Parmcnidcs'ten bir noktada
aynhrlar. Milet okulu öncelikle doğayı konu almıştır.
Bu okulun ünlülerinden Anaksimandros vc
Anaksimenes özellikle meteoroloji ile ilgilendiler. O
zamanlar "meteor" kelimesiyle yer ile gök arasındaki
şeyler; ay, güneş, yıldızlar, bulutlar, hava dile geririliyordu.
Anaksimandros vc Anaksimcncs öncelikle işte
bu meteorları bilmek istiyordu. Buna karşın Pisagor,
Heraklit ve Parmenİdes daha çok din ile ilgileniyordu,
Sözgelişi ruh göçü kurah ve mhun ölüm sonrası
konulan Pisagor'un ilgi odağı olmuştur. Ksenofanes,
Heraklit vc Parmenides öncelikle din düzenleyicileridir,
Bu düşünürler halk dinini monoteist görüşlere
göre düzenlemek istemişlerdir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ZİHİN-BEDEN PROBLEMİ

GİRİŞ Zihin felsefesi, şuurla ilgili konular, fiziksel ölümden sonraki hayat, iradenin özgürlüğü, zihinsel hastalıklar, zihnin davranışta rolü, duygular (kızgın olmak, aşık ya da mutlu olmak nedir?) ve bunlar gibi birçok çözülmez sorunla ilgilenen bir daldır. Zihin kavramı ile ilgili temel sorunlar özellikle zihin-beden sorunu ile başka zihinler sorunudur. Bu ikisi zihin felsefesinin en temel problemleri olarak görülmektedir. Hatta Searle’e göre son elli yıldır, zihin felsefesinin temel tartışma konusu zihin-beden sorunudur. Öyle ki, filozoflar çoğu zaman başka şeylerden bahsediyor gibi görünürler fakat asıl amaçları zihin-beden sorunu hakkında görüşlerini bildirmektir. 1 Bu çalışmada 50’li yıllardan itibaren dil felsefesi alanında, 80’li yıllardan itibaren de zihin felsefesi alanında geniş ve derin etkileri olan eserler veren çağdaş düşünür John Searle ile birlikte, modern felsefenin kurucusu kabul edilen René Descartes, On yedinci yüzyıl filozofları olan Leibniz ve Spin

PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK

PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK NEDİR ? Hızla değişen dünyamızda, meydana gelen bilimsel ve teknolojik yenilikler, toplumsal yaşamı da daha karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir. Bunun sonucunda, yeni neslin en iyi yetiştirilmesi, yeteneklerinin israf edilmemesi, hızla değişen dünyaya ve karmaşık toplum yapısına uyumunun en iyi şekilde sağlanması zorunlu hale gelmiştir. Bunun sonucunda PDR hizmetlerinin önemi kavranmış ve tüm dünyada yayılma hızını artırmıştır. Rehberlik öğrenci kişilik hizmetleri bünyesinde düşünülen ve bireyin, yaşamının çeşitli aşamalarında, gelişimine ve uyumuna etki eden faktörlerin bilinmesi ve onun yerinde kararlar veren dengeli bir kişi olması amacını güden hizmetler bütünüdür. Rehberlik kavram ve bir hizmet olarak bireyin gelişimine, bugünkü ve gelecekteki toplumun uyumuna yönelmiştir.

PSİKOLOJİYE GİRİŞ

PSİKOLOJİYE GİRİŞ ÜNİTE 01 psikoloji davranışın ve zihinsel süreçlerin bilimsel olarak çalışılmasıdır İlk psikoloji Laboratuarı : 1879 da Almanya’da Leipzing Üniversitesinde Wilhelm WUNT psikolojinin tarihi : İlk psikoloji Laboratuarı : 1879 da Almanya’da Leipzing Üniversitesinde Wilhelm WUNT tarafından açılmıştır. bununla psikoloji başlar.daha öncede psikolojik araştırmalar yapılıyordu ama modern anlamda bir labaratuvar açtı wunt. ve psikolojiyi bilimsel bir disiplin olarak tanımladığı o zamana kadarki yapılan araştırmalarıda kapsayan ilk ders kitabı yazdı . psikolojik yaklaşımlar : yapısalcı yaklaşım-işlevselci yaklaşım-gestaltçı yaklaşım-davranışcı yaklaşım-psikodinamik yaklaşım-bilişsel yaklaşım-insancıl yaklaşım