bir evren açıklamasının tipik temsilcisidir. Ruhsuz vc
hareketli evren görüşüyle; evrende yalmzca kör vc
ruhsuz, ancak hareketli güçlerin egemen olduğunu
benimseyen bir varsayım anlaşılır. Bu ruhsuz vc hareketli
ancak kör güçlerin kendisi de nesnelerin birbirine
çarpmasından oluşan baskı güçleridir. Demokrit
evrendeki tüm olaylan, nesnelerin birbirine çarpması
ve bu çarpma sonunda birbirlerine yaptıklan baskı ile
açıklar. Bu kör, ruhsuz ve de harekeüı güçlere karşı,
belli bir amaca çevrilmiş, beUi bir plâna görc hareket
eden ve etki yapan güçler vardır. Eu güçler, ruhsuzdur,
hareketlidir ve de geçerli zorunluluktur. Demokrit'in
çok ünlü bir sözü vardır: Bu evrenden iki
şeyi kaldtrmukgerekir-, "amaç ve rastlantı"- Evrende
ne bir amaf, m de bir rastlantı vardır; yalm:sca ruhsuz
ve hareketli bir zorunluluk vardtr. Demokrit, bu
"ruhsuz ve hareketli" kavramlarıyla, doğa açıklamalanna
son derece önemli bir ilke getirmiştir.
Geleneklerin vc dc Aristo'nun aktardıklarına göre,
Demokrit Leukippos adındaki bir filozoftan ders
almıştır. Leukippos Milet'liymiş ve çok genç yaşta Eica'ya
gelmiş. Bunların doğruluk derecesini bilemiyoruz.
Ancak şunu kesin olarak biliyoruz: Leukippos
ve öğrencisi Demokrit, bir yandan Milet okulunun
öte yandan Elea okulunun etkisinde kalmıştır. Leukippos
Trakva'daki Abdcra'ya gelmiş vc bu kentte
kendi okulunu kurmuştur. Anaksagoras da Atina'ya
gelmiş ve yaşamının önemli bir kısmını burada geçirmiştir.
Böylelikle Anadolu'nun bau kıyüannda başlayan
felsefe, önce güney İtalya'ya sonra da Yunanistan'a
geçmışür
Demokrit, Leukippos'un yerleştiği ve de kendi
okulunu kurduğu Abdera kentinde doğdu, bu okulda
yetişti. Dalıa ilkçağda bile bu iki filozofiın yapıda
nnı ve düşüncelerini birbirinden ayırmamak kural olmuşmr.
Ancak Demokriı'in, hocası Leuldppos'u ün
olarak gölgede bıraktığmdan kuşku duyulmaz. Demokrit'İn
yapıdanndan bize ancak bazı parçalar ulaşabilmiştir.
Bununla biriiktc kendisinin tipik bir bilİm
adamı olduğunu ve pek çok gezi yaptığını biliyoruz.
Bu gezilere, yabancı ülkelerdeki bitkileri, hayvanlan
ve insan yaşamını incelemek için çıkmış olduğunu sanıyoruz.
Bu gezilerden birinde Demokrit Atina'ya da
uğramıştır. Atina'da kendisini hiç kimsenin tanımaması
onu hoşnut etmiştir.
Anaksagoras da tipik bir bilgindi, fakat bu konuda
Demokrit ondan ilerdedir. Bu iki bilginin ilkçağın en
büyük bilgini olan Aristo'yu hazırlamış olduklarına
inanıhr.
Leukippos ve Demokrit, günümüze kadar önemini
koruyan vc bugün de yeniden önemsenen bir
teoriyi, atom teorisini ilk kez ortaya koyan düşünürlerdir.
Gerçi Empedokles ve Anaksagoras da evreni
birtakım en son parçacıklardan oluşmuş saymışlardı.
Anaksagoras bu parçacıklann sonsuz küçük olduğunu
bile dile geürmİşti. Ancak, bu gözle görülemeyen,
sonsuz küçüklükteki unsurlara, modern anlamda,
"fltûm" özelliğini kazandıran Dcmokrit'tir. Ona
göre atomların, yani nesnelerin artık bölünemeycn en
son unsurlarının birtakım özellikleri vardır: Bunlar
Öncelikle kandırlar. Yani kendisine (nüfuz edilemez)
etkide bulunulamaz, biçimleri ve büyüklükleri söz
konusudur. Ancak atomların rengi ve sesi yoktur.
Bunlar sıcak vc soğuk da değildirler. Çünkü renk, ses,
sıcaklık, soğukluk duyumsallığı olan olgulardır. Bunlar,
atomlar duyulanmıza etki cttİği zaman oluşan nitelikleridir,
atomların doğrudan kendilerine özgü nitelikleri
değildir. Renk yalmzca görcn bir göz içİn, ses
ancak işiten bir kulak için, sıcak ile soğuk da dokunan
ve duyan bir el için vardır. Bu unsurlar insanın ve
hayvanın duyu organlarına bağlıdırlar ve ancak bunlar
aracılığıyla var oluHar. Oysa belli bir biçim, büyüklük
ve serdiğe atomlar kendiliğinden sahipdrlcr. Bunlann
başlangıcı da sonu da yoktur, yani başlangıçtan bu
yana vardırlar. Ne var olmuşlardır ve nc de yok olacaktırlar.
Bunlar değişmezler vc yalnızca boş uzay
İçinde hareket ederler. Böylelikle Demokrİt doğa
açıklamasına yeni bir unsuru, "boş uzfty" unsurunu
eklemiştir.
Anaksagoras'ın 4 6 2 yılında Atina'ya geldiği yıllarda
Demokrit'İn doğduğu varsaydır. Dcmokrit, Anaksagoras'a
göre bir sonraki kuşağa aİcrir. Dcmofcrit bazı
filozoflardan etkilenmiştir. Buna rağmen kendisinden
öncelikle söz edeceğiz, çünkü onun düşünceleri
"Ptat'itfî" adı verilen filozofların sınıfına girer.
Demokrİt bazı yönlerden Anaksagoras ile karşıt
görüştedir. Söz gelişi Anaksagoras, evreni bİr plâna
göre hareket eden ve etkin olan bir Tannnm yaraiüğına
inanır. Demokrit'e göre ise, evrende her şey
kendiliğinden kör bir zorunlulukla oluşur. Baskı ve
vuruş (darbe), evrendeki her şeyi var eden tek güçtür.
Evrende ne bir amaç vc ne de bİr rastlantı vardır. Evrene,
her yerde aynı olan, kendiliğinden ve kör bir
zorunluluk hükmeder. Evrende kesin bir zorunluluk
bulunduğu vc olaylara sebep-sonuç İlişkisinin egemen
olduğu görüşü, açık bir biçimde ilk kez Demokrİt
tarafindan ileri sürülmüştür.
Demokrit'İn ayrıca Elcalılann etkisinde kaldığını
da açık-seçik bilmekteyiz. Demokrİt ve hocası Leukippos
atom teorisini ortaya atmış ilk düşünürlerdir,
Onlara göre nesne, artık bölünemez olan sonsuz küçüklükteki
parçacıklarda]! oluşur. Nasıl ki dİldc her
kelime birtakım harflerin birleşmesinden meydana
geliyorsa, bunun gibi, nesne de atomların birleşmesinden
meydana gelir. Ayrıca bir kelimedeki harfler,
şekil vc yer olarak bin ötekilerden ayrılabilir. Aynı şekilde
atomlar da, şckİl ve durumlan bakımından birbirlerinden
ayrılırlar. Ancak atomların bir dc ortak
yanlan vardır: Bu da sertlikleri ve hareket halinde olmalandır,
Evrendeki tek değişme atomların bu hareketi
olup başkaca bir değişme söz konusu değildir.
Evrendeki rek değişme olan atomların hareketi
için boş bir uzayın var olması gerekir. Çünkü atomlar
ancak boş bir uzay içinde hareket edebilirler. Demokrit'e
göre evrende, başlangıcından bu yana boş ve dolu
şeyler vardır. Dolu olanlar atom, boş olan ise uzaydır.
Bu boş uzay düşüncesine ilk kez Dcmokrit'te
rastlanır. Gerek Elealılar için, gerekse Demokrİt için
boş bir uzay vardır. Ancak, Demokrİt bu boş uzayın
gerçek olmadığmı, bir "hip" olduğunu kabul ediyor.
Başka bir deyişle boş olan uzay, bİr varlığa sahip değildir.
Dcmokrir bu görüşünü böyle açık olarak ortaya
koymaz, Vılnızca; "Bir yanda varUk, yani atomlar;
öte yanda yokluk, yani bûş uzay vardır" diyor. Böylelikle
yalnız atomlara değil, boş uzaya da varlık verilmiş
oluyor. Elealıların düşüncelerine karşı olan Demokrit,
yokluğun da var olduğunu bilinçli olarak savunmuştur.
Burada özel bir durumla karşılaşıyoruz: Demokrit
kendisine kadar olan filozofların en maddecisi (matcryalisd)
dir. Ondan önceki fılozoflann hepsi az ya da
çok maddecidir. Söz gelişi, Empedokles; nesneyi
oluşturan iki ana güç olan sevgi ve nefreti madde olarak
düşünür. Aynı şekilde Anaksagoras, bir plâna görc
çalışan yapıcı gücü, "Nus"u maddî bir güç olarak
anlar. Ancak bu filozoflardan hiç biri Demokrit kadar
bilinçli bir maddeci sayılamaz. Çünkü Demokrit'e
göre gerçek, madde olan atomlardan oluşur. Demokrit
tek gerçek olarak benimsediği maddeyi, maddî olmayan
bir Şeye, boş uzaya bağlar. Bit maddeci (materyalist)
için ancak somut olan bir şey gerçektir, somut
olmayan şey gerçek değildir. Demokrit, somut
olan atomların varlığı içİr, somut olmayan boş bir
uzayı gerekli görmekle, garip bir durum yaratmış
olur. Buna bir dc şunu eklemek gerekdr: ZcnûJi; "evrenin
bölünmesinin sonsuz olduğunu benimsersek, çözümlenmesi
olanaksız bulunan mantıksal güçlüklerle
karşılaşacağımızı" ^zyunnv. Buna karşı Demokrit;
"evren sınırsızdır ve bölünmez", diyor. Çünkü ona
görc evren; sınırh olan son unsurlardan, yani atomlardan
meydana gelir. Nesnelerin içinde bulunduğu
uzay ise, sonsuz bölünebilcn bir şeydir, Böyle olunca,
boş uzay, çok garip bir anlam kazanmış oluyor.
Uzay bir yandan bir "hiç" tir, varlıktan yoksundur,
Öte yandan gerçek olanın var oluşunun koşuludur,
Bu garip durum, bundan sonraki felsefe tarihinin sürekli
ilgi odağı olmuş vc Kant'a kadar pckçok düşünürü
uğraştırnuşor.
Demokrit atom teorisi ile modern teorilerden birini
daha Öne süren ilk düşünür olma sıfatım kazanmıştır.
Gerçi Anak&agoras'da bir atom teorisi ileri
sürmüştür, fakat onun atomlarının nitelikleri vardır:
Bu atomlar ncak, sojuk, renkli ve seslidir. Demokrit
ise baştan beri; sıcaklığın, soğukluğun, rengin ve sesin
atomlarla bipbir bağlantısı olamaz, der. T üm bunlar,
ancak atomlar duyu organianna bir etkide bulununca
var olurlar, Heraklit gerçek evren İle görüntü evrenini
birbirinden ayırır, Değişme ile hareketin, gerçek
evrene mİ yoksa duyu organlarımıza mı bağlı olan
durumlar olduğunu sorgular, Demokrit bu ayırmaya
daha kcsİn bir biçim kazandırmış vc gerçekten bize
ait olan nitelikler ile evrene ait nitelikleri tam olarak
birini ötekinden ayırmaya çalışmıştır. Ona göre sıcaklık,
soğukluk, renk, ses vb. şeyler yalnızca görünüşte
olan, olgusal (fenomenal) evrene ait olan şeylerdir.
Bu atom teorisi ve atoma ait niteliklerin öznel (sübjektif)
olduğu düşüncesi, modern felsefe tarafından
da kabul edilmiştir. Oysa Ortaçağda hiç kimse bu görüşe
ilgi duymanuştır. Çünkü bu düşünüş, bu çağın
en büyük otoritesi kabul edilen Aristo tarafindan benimsenmemişti.
Demokrit'in bu görüşü Epikür tarafından
beğenilmiş, Epikür aracıhğı ile dc Yeniçağ bu
teoriden haberdar olmuştur. Sonuç olarak, Demokrit'in
attım teorisi ile modern atom teorisi arasında
doğrudan bir bağlantı vardır.
Demokrit'İn; sıcağın, soğuğun, rengin, sesin vb.
şeylerin öznel durumlar olduğu sonucuna nasıl ulaştığını
tam olarak anlamış değiliz. Onun, bu gibi durumların
kişiye bağlı oldukiarmı gözlemleyerek, bu
düşünceyi öne sürmüş olması mümkündür. Nitekim
aynı su bir kişiye sıcak, başka birine ise soğuk gelebilir.
Aynı göz, ışığa bağlı olarak, nesneleri başka başka
renklerde görebilir. Oysa bir nesnenin ölçülebilen
kısmı sabit kalıyor. İşte Demokrit'e öznel (sübjektif)
ve nesnel (objektif) durumlan ayırt ettiren, bu gözlem
olsa gerektir.
Bu ayırma bizi Demokrit'İn bilgi teorisine ulaştırır.
Heraklit ve Parmenİdes, evreni duyumlarımızla
mı yoksa akıl ile mi kavradığımızı araşürmişlardı. Demokrit'İn
bu iki filozofun görüşleri arasındaki ara
yerde bulunduğunu söyleyebiliriz. Ona göre bilgilerimiz
duyu organlarımız aracılığı ile bize ulaşır, fakat
duyu organlarımızın ulaştırdığı bu bilgilerin güvenirliği
konusunda bizi ancak akıl aydınlatır, akıl yönlendirir.
Aklın en çok güvenilir bulduğu duyum, dokunma
duyumudur. Demokrit'İn evreni, her şeyden ünce,
dokunma duyumuzun bİzc tanıttığı evrendir. Bu
evren atomlardan oluşur. Atomlar sertür, şekli vardır
ve uzayda yer kaplar. Biz nesnelerin sertlik vc şekillerini
dokunarak aİgilanz. Dokunma duyumu bLze nesnelerin
gerçek niteliklerini lanstır. Görme vc işitme
duyumlarımız bize ancak görünüşler evrenini tanıurlar.
Görme duyumu konusundaki Demokrit'İn ortaya
koyduğu varsayım Ortaçağın önemli bir bölümünde
etkili olmuştur, Demokrit; gözde, dışındaki nesnelerin
görüntülerinin oluştuğunu görmüş vc bu görüntünün
nesnelerden ayrılarak göKc girdiği kanısına varmıştır.
Nesnelerin kendisinden koparak göze gelen şey, nesnelerin
imajı (haya!İ)dır. Oysa dokunma duyumuz
doğrudan nesnelerin kendisini algılar. Görme duyumuz
ise, nesnelerin kendisini değil dc ancak onlann
görüntülennİ algılamamızda aracılık yapar.
Demokrit'İn en önemli varsayımı, doğada kendiliğinden
bir Zûrunluğun geçerli olduğudur. Evrenin
oluşumu konusunda aynı Anaksagoras gibi, şu soruyu
sorar; Ea/langıçtaki kargaşadan, kaostan nasti oluyor
da bir diizen^ bir kozmos oluşmuştur? Bir başka konuda
da Demokrİt Anaksagoras ile aynı görüşü paylaşır:
Her şey aynı cinsten parçalardan oluşmuştur, güneşin
ateş. Suyun su atûmlanndan oluştuğunu kabul eder.
Anaksagoras, evrenin düzene kavuşması kendiliğinden
olmaz, bir düzen sağlayıcı ^üş olmalıdır, diyordu.
Demokrit'e göre bu düzenin kendiliğinden oluşması
mümkündür. Demokrit bu tezini savunurken şu örneği
verir: Harman yaparken buğdayı samandan
ayırmak istersem havaya savururum. Böylece, ağır olduklarından,
buğday taneleri bir yana, hafif oldukları
ifin saman tanecikleri başka bir yana ayrılırlar. İşte,
diyor Demokrit, evrendeki her şey böyle kendi
kendine olan bir yasaya göre olur. Ağır atomlar aşağı
düşer, hafif olanları yukarıya yükselir, Ya da deniz kıyısındaki
dalgaları izleydim: Bu dalgalar bazı taşlan
kıyıya atar. Bu sırada dikkat edilince aynı cinsten taşlann,
söz gelişi düz taşların hep bir araya yığıldığı görülür.
Bu olay da gösterir ki, aynı cinsten şeyler kendiliğinden
daima bir yerde toplanırlar. O halde evreni
düzenleyen bir gücün aynca gerekliliğini savunmaya
gerek, yoktur. Kendiliğinden yasalar aynı şeylerin,
kendiliğinden bir yerde toplanmasını sağlar. Demokrit
organik yaşamın da kendiliğijıden oluştuğunu savunur.
Canlılarda küre şeklinde vc çok hızlı olan
atomlar vardır. Yaşamı sağlayan, ruhu oluşturan bu
atomlardır. Eu atomlar dağıldığında, bedenden aynldığında
ölüm söz konusu olur.
Tüm bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi Demokrit,
kendisine kadar adı geçen lüm filozofların
hepsinden çok daha bilinçli bir maddecidir (materyalist).
Demokrit'in bir çok konuya değindiğini, çeşitli
olayların açıklamasına giriştiğini düşünebiliriz. Ancak
kendisinden bize yeterli belgeler kalmadığı için bu
konudaki bilgilerimiz eksikur. Eizc kadar ulaşan yazılarından
ahlâk ile ilgili olanlar vardır. Ahlâk konusu
ile kendisinden önceki filozoflar da uğraşmıştır. Ancak
bu dönemde ahlâk problemleri dİn içinde işlenmiştir.
Ayrıca ahlâk görüşlerini özdeyişler şeklinde
formu 11 end irmek yaygındı. Demokrit de ahlâk anlayışmın
büyük bir bölümünü özdeyişler şeklinde kaleme
almıştır. Fakat bunların içinde kendisinden sonraki
dönemin ahlâk problemlerine olanak sağlayın görüşler
vardır. Demokrit'ten sonraki Yunan felsefesinde
ahlâk İle İlgili düşüncelerde özellikle bit kc>nu etkili
olmuşmr: Bu da gerçek mutluluk kavramıdır. "Gerpekun
mutlu, saytiactık birystşam netsii kaznnütr? Böyle
bir yaşam nerede bulunabilir?" Daha sonraki Yunan
felsefesinin ahlâk konusundaki temel sorunu, temel
kuşkusu bu soruda düğümlenmiştir. Tüm Öteki ahlâk
konuları daima bu ana konuya dönüştürülmüştür. Bu
dönemde ahlâk, mutlu bir yaşama ulaşmak için bir
araç, bir yol gösterici olarak algılanmıştır. B u anlayışı
Demokrit'ten kalan yazılarda da görebiliyoruz, ikinci
özellik ise, mutluluğa götüren yola ancak tutkulara
egemen olmakla ulaşılabileceğinin benimsenmesidir.
Tutkularına tutsak olan, tutkularını kendisine üstün
tutan insan, er ya da geç mutsuz olacaktır diye düşünülüyordu.
Aynca böyle bir insan akıllı da saydamaz,
çünkü akıl ile tutkular biri ötekine zıt olan yetilerdir.
Ancak tutkulannı aklı ile dizginleyebilcn, ölçülü yaşayabilen
kimse mutlu olabilir. Yunan felsefesi ölçülü
olmayı, serinkanlı olmayı dalma cn yüksek erdem saymış
ve bu nedenle tüm istekleri; insanın kendine hâkim
olmak, ölçülü bir yaşam sürmek gereksinimine
dönüştürmüştür. Demokrit'İn ahlâk anlayışını da bu
çizgiler içinde İrdelemek gerekir.
Demokrit ikİ insan tipini karşılaştırır: Bir yanda
tutkularının arkasında sürüklenen insan^ ö t e yanda
ılımlı vc sakin yaşayan insan. Bu sakin yaşam, yani ölçülü
yaşam, yaşamı ve ruhu oluşturan atomların fizikî
ve fizyolojik durumları ile aynilcşir. Dcmokrit'te iki
kavram ahlâkın temelini oluşturur: Bunlardan biri
zenginlik, yani para tutkusudur.
Demokrit, "zenginlik P£yoksulluk nedir?" diye soruyor.
Zenginlik bİr fazlalık, yoksulluk ise bir yokluktur.
Zenginlik, elde edilmesi gereken şeylerin aşırı derecede
olması demektir ki, bunun için çaba harcamaya
değmez. Yoksun olmakla yoksul olunur, fakat bİr
şeyden yoksun olmak, yalnız dışardaki nesnelere bağlı
olmayıp, bana da bağlı olan bir şeydir. Ben kendimi
bîr şeyden yoksun bırabrım ya da bırakmam. Şayet
yoksunluğa katlanmayı bilirsem, dışardaki belli nesneler
eksik diye kendimi hiçbir zaman yoksul saymam, Demokrit'in
vurguladığı ablâkm temelini oluşturan ikinci
kavram, genel çıkarların Özel çıkarlardan önce gelmesidir.
O bunu şu örnekle açıklar; Bir inmntn durumu
kötü ise, ötekilerin ona yardım etmesi her zaman
mümkündür. Ancak herkesin durumu kötü İse,
kimse kimseye yardım edemez olur. O halde felaketin
genel olması daha kötüdür. Felâket özel oluna, buna
pozum bulmak if in her zaman olanaklar vardır. Sonuç
olarak, Demokrit'in ahlâk İle ilgili düşünceleri bir
sistem halinde toplanmış değildir. Daha çok, birtakım
erdemli, özlü sözler ve muduluğa nasıl ulaşılacağını
gösteren yol gösterici açıklamalar şeklindedir.
Yorumlar
Yorum Gönder